Post image
Şimşek: 6. Yargı paketiyle yapılan düzenleme göz boyama

 

Merve GÜVEN 

ANKARA – İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de feshedilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Birçok STK, siyasetçi, kurum ve kişi, sözleşmenin fesih kararını protesto etti, Danıştay’a hukuka aykırı olduğu vurgulanan kararın iptali için başvurdu. 6. Yargı Paketi ‘yle yapılan düzenlemelerin göz boyama olduğunu belirten EŞİK üyesi ve Avukat İdil Yalçıner Şimşek, kadın cinayetlerini önlemenin yolunun ceza artırımı olmadığını söyledi. Şimşek, 1985’te imzalanan “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi”nin yürürlükte ve bağlayıcı olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde, on yıl önce, ilk imzacı devletlerden biri olduğu, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hazırladığı kararname ile tek taraflı feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nin yükümlülükleri, Türkiye için 1 Temmuz 2021 tarihi itibariyle resmen sona erdi.

11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılıp, 24 Kasım 2011’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen 6251 sayılı Sözleşmenin bir imza ile fesihedilmesi, aynı geceden başlayarak başta kadın haklan savunucuları ve sivil toplum kuruluşları (STK) olmak üzere birçok siyasetçi, kurum ve kişi tarafından protesto edildi. Feministler, seslerini duyurdukları her alanda İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediklerini, bu sözleşmeyi yürürlükten kaldırmanın kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini daha da artıracağını, kadınları şiddet faili erkek karşısında savunmasız bırakacağını dile getirdi.

 

 

FESHİN İPTALİ İÇİN DANIŞTAY’A BAŞVURU

Birçok kadın haklan derneği, vakıf, siyasetçi ve avukat, Sözleşmenin feshinin hukuka aykırı yapıldığını vurgulayarak Danıştay’a kararın iptali için başvurdu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Diyarbakır Barosu Başkanlığı da Danıştay’a sözleşmenin feshine dair yürütmeyi durdurma talebiyle başvuru yaptı. Danıştay, bu talebi reddedip başvurulan esastan inceledi. Bu iki başvuru için dosyalan inceleyen savcılar, istanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin hukuka aykırı olduğunu kaydetti. Danıştay savcıları, verdikleri mütalaada, “TBMM tarafından uygun bulma yasasıyla kabul edilen bir sözleşme ancak aynı yöntemle yürürlükten kaldırılabilir yani sözleşmeden ancak Meclis’te kabul edilecek yeni bir yasayla çıkılabilir” ifadesini kullandı.

AK PARTİ’NİN, KADINA KARŞI ŞİDDETTE MÜCADELE PLANI

Buna karşılık iktidar, kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemek için bir Avrupa Konseyi sözleşmesine gerek olmadığını ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bu suçlan önlemede yeterli düzeyde olduğunu belirtirken AK Parti’nin ayrıca yeni yasal düzenlemeler hazırladığını bildirdi. 2 Mart 2021’de kamuoyuna açıklanan “insan Haklan Eylem Planı”nda, aile içi şiddet ve kadına karşı şiddeti önleme konusunda düzenlemeler olduğu paylaşıldı. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, “Eylem Planı’mızla, kadına karşı şiddet suçlarını etkin bir şekilde soruşturmak amacıyla kurulan özel soruşturma bürolarını ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz. Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili öngörülen ağırlaştırıcı sebebi, boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Tek taraflı ısrarlı takip fiillerini ayrı bir suç olarak düzenliyoruz. Şiddet mağduru kadınlara, avukat görevlendirilmesini sağlıyoruz” sözleriyle şiddetle mücadele planlarını açıkladı.

SON “ACİL YARGI PAKETİ”…

AK Parti, Yargı Reformu Stratejisi Paketi kapsamında kadına şiddetle mücadelede yeni reformlar ve “sağlıkçılara yönelik şiddet” düzenlemesini de içeren son “acil yargı paketi”ni, 16 Mart 2022’de TBMM’ye sundu. Pakette şu düzenlemelere yer verildi:

“Takdiri indirim nedenleri belli konularla sınırlandırıldı. Failin pişmanlık içermeyen davranışları, takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmeyecek. Failin salt indirim almaya yönelik (kılık ve kıyafetine özen göstermesi, takım elbise giymesi, kravat takması vb.) duruşmadaki şekli tutum ve davranışları, takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmayacak. Takdiri indirim uygulanması halinde ise gerekçeleri kararda mutlaka gösterilecek.

– Israrlı takip fiilleri, Türk Ceza Kanunu’nda ilk kez müstakil suç olarak tanımlanacak. Fiziken ya da haberleşme ve iletişim araçlarını kullanarak bir kişi üzerinde ciddi huzursuzluk yaratan, güvenlik endişelerine yol açanlar hapis cezası ile cezalandırılacak. Suçun temel cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis olarak belirlenecek.

– Israrlı takip suçunun; çocuğa ya da ayrılık karan verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, işyerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması durumunda ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis olarak belirlenmektedir.

– Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlar arasına alınacak.

-Vekili bulunmayan şiddet mağduru kadınlara istemleri halinde, baro tarafından ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesi sağlanacak.”

 

 

“YENİ” DİYE SUNULANLARIN HEPSİ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDE VARDI…

Avukat ve Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) Üyesi İdil Yalçıner Şimşek, iktidarın etkin uygulanırsa kadına yönelik şiddeti önleyen ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada önemli rolü olan İstanbul Sözleşmesi’ni feshedip yerine yeni yasal düzenlemeler yapmasını değerlendirdi.

Sözleşmenin feshi için Danıştay’a yapılan başvurularda henüz esastan verilen bir karar olmadığına değinen Avukat Şimşek, savcılık mütalaalarının hukuken tamamen bağlayıcı olmadığını, Danıştay’ın bundan sonra mütalaaya uygun karar verebileceği gibi mütalaayı dikkate almadan bu sürecin hukuka uygun olduğuna da hükmedebileceğin! anlattı. Danıştay’ın bu “hukuka aykırı karan” iptal edip Türkiye’nin yeniden İstanbul Sözleşmesi’ne kavuşacağını umduğunu belirten Avukat Şimşek, “Ben bir hukukçu olarak en baştan beri sözleşmenin hâlâ geçerli olduğunu savundum. Ancak ne yazık ki, Avrupa Konseyi, 1 Temmuz’da Türkiye’nin resmi olarak sözleşmeden çıktığını onadı. Bu nedenle şu an hukuken sözleşmeyi uygulamak mümkün gözükmüyor” dedi.

6. Yargı Paketi’yle yapılan düzenlemelerin göz boyama olduğunu belirten Avukat Şimşek, “Zira yeni getireceklerini iddia ettikleri düzenlemelerin hepsi, İstanbul Sözleşmesi’nde vardı. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” eleştirisi yaptı.

Şimşek, sürecin başından itibaren başta feministler ve muhalefet, Erdoğan’ı ve AKP hükümetini Siyasal islamcılara, tarikatlara ve cemaatlere “sevimli görünmek, oy toplamak” için sözleşmeyi feshettiğini savundu. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığından yapılan açıklamada, fesih kararına gerekçe olarak “Sözleşme’nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması” iddiasının gösterilmesi de tepkileri topladı. Feministler ve insan haklan savunucuları, AK Parti iktidarını, “kadın ve LGBT+ düşmanı” olarak niteledi.

Sözleşmeden çıkılmak istenmesinin nedeninin küçük bir grubun taleplerini karşılamak olarak yorumlayarak, sözleşmeye karşı “boşanmaları çoğaltıyor, eşcinselliği destekliyor gibi” algı yaratıldığının altını çizen Şimşek, sözleşmede boşanmadan bahsedilmediğini, bunun yanı sıra sözleşmenin devletlere dezavantajlı gurupları ve LGBT+ bireyleri de şiddetten koruma sorumluluğu yüklediğini belirtti. Şimşek, İstanbul Sözleşmesi’nin her türlü ayrımcılığa ve şiddete karşı düzenlendiğini vurguladı.

Kadın örgütleri ve kadınların bu durumu samimiyetsiz bulduğunu belirterek ülkede her gün üç kadının öldürüldüğüne dikkat çeken Şimşek, “Kadın cinayetlerini önlemenin yolu ceza artırımı değildir. Biz hiçbir zaman hukukçular olarak böyle bir talepte bulunmadık. Kadın örgütlerinden ve barolardan görüş alınmadan karar veriliyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek için bütünsel bir zihniyet değişimi gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
İstanbul Sözleşmesi’nin imzacı devletlere “toplumsal cinsiyet eşitliğini sağla ve böylece şiddetsiz bir yaşam kur” tavsiyesinde bulunduğuna işaret eden Şimşek, ancak 2020 yılından beri tüm devlet müfredatlarından toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını dahi çıkarıldığını söyledi.

 

 

CEDAW HÂLÂ YÜRÜRLÜKTE VE TÜRKİYE AÇISINDAN BAĞLAYICI

Türkiye’nin, 1985 yılında imzalayarak tarafı olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (Convention on the Elimination of Ali Forms of Discrimination Against VVomen- CEDAW) hâlâ yürürlükte olduğunu anımsatan Şimşek, “CEDAW Genel Tavsiye 19 ve 35 gibi kararlan, hâlâ Türkiye açısından bağlayıcıdır. Bu tavsiye kararında, istanbul Sözleşmesi’nde olan pek çok madde var. istanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olmadığı şu zamanda, CEDAW Genel Tavsiye kararlan daha önemli hale gelmiştir” vurgusu yaptı.

MOR ÇATI: ÇÖZÜM, YALNIZCA CEZA HUKUKUNA HAVALE EDİLDİ

“Acil yargı paketi” ile ilgili yazılı açıklama yapan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı da, bu yasa teklifinin kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ceza kanuna indirgeyerek şiddet ve kadın cinayetlerine tepkili kamuoyunu yatıştırmak için göstermelik bir çözüm sunduğunu bildirdi. Mor Çatı’nın açıklamasında, “Bu tasarıyla devletin şiddetle mücadelede toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis edecek önleyici ve bütüncül politika üretme yükümlülüğünü görmezden gelerek çözümü yalnızca ceza hukukuna havale ettiğini görüyoruz” denildi.

Failleri cezalandırmanın, adaleti sağlamak ve suçu önlemek için önemli olduğunun altını çizen Mor Çatı, “Fakat devletin suçun oluşmasını beklemeden önlemek ve suça maruz kalanlara ihtiyaç duydukları destekleri sunma yükümlülükleri de bulunuyor. Bu nedenle ceza düzenlemeleri ancak önleyici ve destekleyici sosyal politikalar ile anlam kazanabilir” ifadelerine yer verdi.

(24 Saat, 11.04.2022)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN