Post image
“Sorumluluk verin, mutluluğu öğretin…”

 

Psikiyatr Doktor Gülseren Budayıcıoğlu, Anneler Günü’nde “kutsal” anneliği kaleme almıştı:

“Bizler anneliği annelerimizden öğreniriz. Doğduğunuz gün sizi şefkatle sarıp sarmalayan, yere göğe koyamayan, öpmelere doyamayan, sizi canından çok seven bir anneye sahipseniz eğer, bu dünyanın en şanslı insanlarından birisiniz demektir. Gelecekte siz de çocuklarınıza çok iyi bir anne olma potansiyeline sahipsiniz demektir. Yani sadece siz değil, sizden sonraki kuşakların da kaderi güzel olacak demektir. Başka bir deyişle, biz kadınlar yalnızca doğurmakla kalmıyor, aynı zamanda o çocukların kaderini de bir ölçüde yazabiliyoruz. Ve yazdığımız bu kader kuşaklar boyu aktarım yoluyla devam ediyor.”

Yani dünyanın güzelleşmesinde de, kötüleşmesinde de annelerin rolü büyük… Annelik ve iyi, topluma faydalı çocuklar yetiştirebilmek öylesine önemli ki… Bu nedenle ünlü psikiyatrın bu yazısına biz de sitemizde yer verelim istedik…

Psikiyatr Dr. Buğdaycıoğlu, Hürriyet Gazetesi’nde 7 Mayıs Cumartesi günü yayımlanan yazısında, “Hayatın bizlere hediyesi olan çocuklarımıza çok iyi bakalım. Sadece onların bedensel ihtiyaçlarına değil, psikolojik ihtiyaçlarına da önem verelim. Yani sevgimizi, şefkatimizi, merhametimizi onlardan hiç esirgemeyelim” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Sizden alacakları bu sevgi ve şefkat, bir çocuğun sizden emdiği süt kadar önemli bir ihtiyacıdır. Sevgisiz büyüyen çocuklar kendilerini hep yarım hisseder, içlerinde oluşan boşluk duygusunu hiçbir şeyle dolduramazlar. Onların gelecekte nasıl insanlar olacağı, başarıları, sosyalleşebilmeleri, toplum tarafından sevilip sayılabilmeleri, saygın ve itibarlı bireyler olabilmeleri, bizim onları özellikle yedi yaşa kadar nasıl yetiştirdiğimize bağlıdır.

GÖZLERİNİN IŞIĞI SÖNER

Annelerinin öncelik verdiği, sadece sevmekle kalmayıp ona ve haklarına saygı gösterdiği çocuklar büyüyünce kendini sevmeyi, kendine ve başkalarına saygı göstermeyi öğrenir. Toplum tarafından çabuk sevilir ve sayılır. Bir iş sahibi olmak için girdiği mülakatlarda önce o seçilir. Toplumda aranan, sorulan, her yere davet edilen, el üstünde insanlar olurlar.

Sevilmeden büyüyen çocukların ise gözlerinin ışığı bile sönük olur. Hayat istese de onların yüzünü bir türlü güldüremez, şöyle içten bir kahkaha attıramaz onlara…

Yani doğurmak kolay…

Televizyon programlarında görüyoruz bir takım anneleri… Art arda çocuklar doğurmuşlar, ama hiç sahip çıkmamışlar…

Ama çocuğunu sevgiyle sarmak, sevgiyle büyütmek… Kaç anne bunu yapıyor dersiniz?

Ki; “İyi anne olabilmek için neler yapmalı, neler yapmamalıyız?”ı da, Psikiyatr Dr. Gülseren Buğdaycıoğlu, “Anne olma diploması” başlığı altında şöyle anlatıyor:

 

 

1- Çocuklarınıza küçük yaştan itibaren ufak tefek sorumluluklar verin. Hep almayı değil, bir işe yaramayı da öğrensinler. Evin kurallarına uymayı, ödevlerini kendi yapmayı, odasını kendi toplamayı, gerektiğinde size yardım etmeyi bir an önce öğretin onlara. Her konuda olduğu gibi burada da onlara karşı hoşgörülü olun. Çabuk affedin, onlara asla küsmeyin ki o da büyüyünce hem kendine hem de başkalarına karşı hoşgörülü olabilsin. Ancak bu konuda da aşırıya kaçmayın. Çocuğunuzun boyundan büyük sorumluluklar almasını istemeyin ondan. Çocukluğunda önceliği hep başkalarına vererek büyüyen küçükler, bu rolü bir daha ömür boyu bırakmaz ve kendi hayatını bir türlü yaşayamadan, kıymeti bilinmeden bir gözü açık ölürler.

2- GURURLARINI KIRMAYIN

Çocuklarınızı özellikle başkalarının yanında asla utandırmayın, aşağılamayın, gururlarını kırmayın. Çok kızsanız bile onların küçücük zihinlerinde derin yaralar açmayın, onlara kötü isimler takmayın, küfür etmeyin, bedensel özellikleriyle alay etmeyin, onlara çok baskı yapmayın, kendi doğrularınızı onlara dayatmayın, onların düşüncelerine ve fikirlerine önem verin, dinleyin, anlamaya çalışın. Aksi takdirde o çocuklar gelecekte utangaç, güvensiz, bildiğini söyleyemeyen, kendi hakkını koruyamayan, hep ezilen, kendisiyle hep kavga eden, başarılarıyla bile övünemeyen, kendini hep başkalarından küçük gören yetişkinler olurlar. Mutluluk bu kişilere pek uğramaz.

3- İSTEKLERİNİ ÖNEMSEYİN

Çocuklarınızla ilgili önemli kararlar alırken bunu mutlaka onlarla konuşun, onların isteklerine önem verin. Önem verin ki bu çocuklar yetişkin bireyler olduklarında her konuda karar alabilen, doğruyu yanlışı görebilen, başkalarına bağımlı olmayan yetişkinler olabilsinler.

4- ŞİDDETTEN UZAK TUTUN

Çocuklarınıza asla şiddet uygulamayın. Onların şiddete tanıklık etmesine de elinizden geldiğince engel olmaya çalışın. Çünkü şiddet gören ve evdeki şiddete tanıklık eden çocuklar, gelecekte büyük ihtimalle kendileri de başkalarına şiddet uygulayacak ya da şiddete maruz kalacaklardır. Toplumumuzda sıkça gördüğümüz şiddet suçluları, özellikle kadın cinayetlerinin faillerinin çok büyük bir bölümü, çocukluğunda aileden şiddet gören çocuklar arasından çıkar. O cinayetlere kurban giden kadınlarımız için de benzer şeyler söyleyebiliriz. Şiddet görerek büyüyen kız çocuklarımıza şiddet hep tanıdık gelir. Buna yatkın insanlardan uzak durmayı, kendilerini korumayı bilmezler.

5- DERDİNİZE ORTAK ETMEYİN

Kendi dertlerinizi ve özellikle eşinizle ilgili sorunlarınızı çocuklarınıza anlatmayın, onları bu sorunlara ortak etmeyin. Siz annelerin çaresizliği, umutsuzluğu, acıyla çırpınışları çocuklarınızın küçük yüreklerine ok gibi saplanır. O zehirli okların acısı bir gün sizde dinse bile onlarda dinmez. Annesini bu kadar çaresiz, acı içinde gören bir çocuk hayata duyduğu güveni ve umudu kaybeder. Sizi bu zulümden kurtarması gerektiği gibi onu çok aşan bir düşünceye kapılır. Kurtaramadıkça da kendini suçlar. O artık biraz da onun yüzünden çekilen bu acıların tek sebebidir ve onun tek sahibi olan annesini bu zulümden kurtaramamıştır. Babaya duyulan nefret böylece zamanla kendine döner.

6- ONA MUTLULUĞU ÖĞRETİN

Çocuklarınız sizden nasıl mutsuz olunacağını değil, nasıl mutlu olunacağını öğrensin. Mutlu annelerin çocukları da mutlu olur.

7- ONLARI BORÇLANDIRMAYIN

Onlara iyi bakın, ama yeri gelince hayır demeyi de ihmal etmeyin. Onlar uğruna saçınızı süpürge etmeyin. Annelik her zaman fedakârlık ister, ama bu konuda da aşırıya kaçmayın, çocuklarınızı borçlandırmayın. Onlara, “Ben senin için nelerden vazgeçtim, nelere katlandım” diyerek çocukları ömür boyu ödeyemeyecekleri borçlar altına sokmayın, onları suçlamayın, başınıza gelen hiçbir şeyden onları sorumlu tutmayın, senin yüzünden oldu, demeyin. Siz belki de o gün sinirliydiniz, söyleyiverdiniz, ama o söz çocuklarınızın zihninden hiç çıkmaz. Bu yaraların bedelini hayat fena halde ödetir onlara.

8- ASLA TERK ETMEYİN

Çocuklarınız en az yedi yaşına gelene kadar onları asla terk etmeyin, aslında hiçbir zaman ve hiçbir nedenle terk etmeyin. Onları mümkünse hiç annesiz bırakmayın. Çalışıyorsanız ve çocuğunuzu bir kreşe ya da büyükanneye bırakıyorsanız akşamları onları mutlaka alın ve evinize götürün. Birden fazla çocuğunuz olduğu için ya da bakmakta zorlandığınız için çocuklarınızın hiçbirini yakınlarınızdan birine vermeyin, onları evden göndermeyin. İyi bakamasanız da onlar sizinle, sizin evinizde kalsın. En kötü anne bile annesizlikten iyidir, çünkü çocuk arada bir istediğini alamasa da yanında bir sahibi vardır ve o sahip onu ne olursa olsun terk etmemiştir. Anneleri tarafından şu ya da bu nedenle 3-5 günden fazla terk edilen ya da başka evlere yollanan çocuklar, kısa zamanda bedensel sağlığını kaybeder, hasta olur. Büyümesi bile durur. Büyüdükleri zaman da ömür boyu terk edilme korkusuyla yaşar ve hayatları boyunca kolayca terk eder ya da terk edilirler, çünkü en korktukları şey başlarına gelmesin derken bir yandan da terk edilmeyi mıknatıs gibi kendilerine çekerler. Ya da nasıl olsa o beni terk edecek diyerek önce onlar terk eden olurlar.

9- ÖNEMLERİNİ HİSSETTİRİN

Çocuklarınızı asla ihmal etmeyin. Uzun süre çalışıyor bile olsanız, eve geldiğinizde mutlaka onlarla ilgilenin. Konuşun, dinleyin, sevin okşayın, birlikte bir şeyler yapın, gülün, oynayın. Yani onlarla kaliteli vakit geçirin. Onları siz yatırın, masal anlatın, ninni söyleyin. Sizin için ne kadar önemli olduklarını her daim hissettirin onlara. İhmal edilerek büyüyen çocuklar, içlerinde giderek büyüyen boşluk duygusunu, doyurulmamışlığı zamanla başka şeylerle doyurmaya çalışırlar. Kiminde yeme bozukluğu gelişir. Yediğini kusar, ama yine yer. Kimi doyumu uyuşturucularda arar, hayatı kararır. Kimi almalara doyamaz. Dolaplarda elbiseler, hiç giyilmeden, etiketleri üstünde beklerken o yine alır. Yani alışveriş hastalığına tutulurlar. Çocukluğunda ihmal edilen, doyumsuz çocuklar hayatta kolay dikiş tutturamaz, her şeyden çabuk bıkar, sık sık işinden atılır, ilişkileri kısa sürer. Sonuç olarak bir zamanlar anneleri onları nasıl ihmal ettiyse, onlar da hem kendilerini hem de hayatı ihmal eder, mutluluğu bir türlü yakalayamazlar.

10- ONLARI SEVİN, SAYIN

Bir anne yuvasında ne kadar mutlu olur, çocuğunu ne kadar sever ve sayarsa çocuklarına da o kadar iyi bir örnek olur. Unutmayalım, çocuklarımız bizim onlara söylediklerimizden çok gördüklerinden, tanık olduklarından, onlara yaşatılanlardan etkilenir. Mutlu annelerin çocuklarının da kaderi güzel olur.

Umut Vakfı – 16 Mayıs 2022

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN