Post image
“Kadın şiddeti hak ediyor!”

Kadına şiddet pek çok geri kalmış ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de kanayan yarası… Bu konuda halkı aydınlatmaya yönelik düzenlenen kampanyalara rağmen de kadına yönelik şiddet, baskı ve kadın cinayetleri maalesef sürüyor…

Bu amaçla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu kurulmuştu…

Bu komisyon taslak raporunu geçtiğimiz günlerde tamamladı. Gelinen aşamada, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin ne kadar vahim bir durumda olduğu söz konusu rapora da yansıdı…

“TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” amacıyla kurulan komisyonun taslak raporunda yer alan araştırma sonuçlarına göre, erkeklerin yüzde 56.3’üne göre, “kadınlar şiddeti hak ediyor…” Ve şiddet uygulayanların yüzde 14’ü şiddet uyguladığı için kesinlikle pişman değil…

111

640 sayfalık taslak raporda, mevzuat, kurumlar arası diyalog gibi eksiklikler nedeniyle kadınların şiddetten yeterince korunamadığına dikkat çekildi… Devlet koruması altında olmasına rağmen kadınların öldürüldüğü anımsatılan ve kadınların yeterince korunmadığı vurgulanan raporda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından şiddet gören mağdurların sığınması için kurulan ŞÖNİM’lerin yetersizliğine ve özellikle uzman personelin eksik olduğuna da yer verildi…

Bakanlıklar, Diyanet, STK’lar ve medyaya dönük önerilerde bulunulan raporda, şiddet suçlularına uygulanan ceza indirimlerinin de toplumun vicdanını yaraladığına işaret edildi… Genel af kapsamından cinsel suçların çıkarılmasının önerildiği raporda, haksız tahrik indiriminin yapılmaması, yaralamalarda da ceza indiriminin uygulanmaması, aile meclislerinde verilen ölüm kararlarında azmettirenlerin de cezalarının artırılması, kadın katillerinin kesinlikle genel aftan yararlandırılmaması gerektiği belirtildi…

“Namus” saikiyle adam öldürmenin nitelikli suçlar arasında sayılması, ensestin ve işyerinde tacizin (mobbing)  de TCK’da ayrı ayrı başlıklar altında suç olarak düzenlenmesi gerektiğine vurgu yapıldı…

Ayrıca evlenme yaşının 16’dan 18’e yükseltilmesi, Evlendirme Yönetmeliği’nin değiştirilerek evlenme dosyasına konulacak belgeler arasında ‘sabıka kaydının’ da yer almasının sağlanması istenildi…

siddet

Erkeklere göre, şiddet büyütülecek bir şey değil

Gelelim taslak raporda yer alan araştırmaya…

Kadın ve erkek arasında şiddet algısındaki farklılara yer verilen araştırmaya göre, erkeklerin birçoğu fiziksel şiddetin doğru olmadığını ifade ediyor. Ancak erkekler, “sözlü şiddetin farkına varmadıklarını”, “eşlerinin bu durumu çok abarttıklarını” ifade ediyorlar.

Kadınlara göre ise maruz kaldıkları şiddet bir “insanlık suçu…”

Erkek, “sorumlulukları ve kültürel normlar gereği” şiddet uyguladığını ve bunun “büyütülecek bir şey olmadığını” düşünüyor…

“Ev halkını terbiye etmek için”

Raporda bu konuyla ilgili şöyle deniliyor:

“Aile içi şiddete en fazla kadınlar ve çocuklar maruz kalmaktadır. Erkek bireyler, ‘terbiye amaçlı’ şiddete başvurduklarını belirtmektedir. Dolayısıyla, erkekler ev halkının terbiye edilmesinde kendisini sorumlu görmekte ve uyguladıkları şiddeti ‘terbiye amaçlı’ olarak tanımlamaktadır. Oysa, aile birlik, beraberlik ve güven duygusunun en yoğun yaşandığı yerdir. Burada yaşanan şiddet ile aile dinamikleri zarar görmekte ve sağlıksız nesiller yetişmektedir.”

Aile içi şiddete başvurma nedenleri konusunda, erkeklerin yüzde 28.5’i, kadınların “hak ettikleri’, yüzde 27.8’i ise “saygısız davrandıkları” için şiddet gördüğünü ileri sürüyor. Şiddet uyguladıktan sonra pişman olup olmadıkları sorulduğunda yüzde 14’ü “hayır” yanıtını veriyor.

Raporda bu sonuç, “Şiddet uygulamanın meşru bir davranış olmadığını, ama mecbur kaldıklarını, kendilerini başka türlü ifade edemediklerini açıkça ortaya koymaktadır” diye değerlendiriliyor.

adliye_istatistikleriyle_aile_ici_siddetin_fotografi_h65349

Katil koca suçu öldürdüğü karısına atıyor”

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) tarafından Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’ne 2014 yılında yaptırılan, “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmasında” erkeklerin bakış açısından kadına yönelik şiddet sorgulanıyor. Bu çerçevede, araştırma kapsamında görüşülen erkekler, şiddetin nedenlerini; “güç ilişkilerinin sonucu olarak şiddetin yaşanması, toplumun şiddete toleransı ve şiddetin meşruluğu, erkeklerin aldatılma ve namus algısı, kadınların itaat etmemesi ve haklarının bilincinde olması ile erkeklerin evi geçindirme sorumlulukları” gibi başlıklar altında dile getiriyorlar. Raporda ayrıca eşini öldürdüğü ya da yaraladığı için cezaevinde olan erkeklerin eşlerini yaralama/öldürme ile sonuçlanan olayları aktarımlarında, öldürülen kadının suçlanması ve cinayete bir gerekçe gösterilmeye çalışılmasının göze çarptığı belirtiliyor…

“Boşanmak istemek cinayet sebebi”

Yine KSGM tarafından yaptırılan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Etki Analizi Araştırması’nda da benzer tespitler ortaya çıkmış. Analiz araştırmasında, söz konusu Kanun kapsamında hakkında önleyici tedbir kararı verilen erkeklere, göstermiş oldukları şiddetin gerekçesi sorulduğunda; “şikâyet eden kişinin kendisini dinlemediği, ev içi sorumluluklarını yerine getirmediği, kendisine kötü söz söylediği, çok konuştuğu/söylendiği, kendisinden ayrılmak istediği ve kıskançlık” gibi gerekçeler sunulduğu belirtiliyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Ankara Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’nde (ŞÖNİM), 6284 sayılı Kanun kapsamında, hakkında önleyici tedbir kararı verilen erkeklere yönelik yürütülen rehabilitasyon çalışması sonucunda da erkeklerin kadına yönelik şiddet algısına ilişkin elde edilen veriler de raporda yerini almış ve şu yorum yapılmış:

“Kadının namusunu mutlak erkek korumalı”

Çalışmaya katılan erkeklerin büyük bölümü, erkek ve erkeklik kavramlarını;  “güçlü, kadının ve çocuğun koruyucusu, evinin ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılayan, sahip çıkan, kontrol eden” gibi kavramlarla açıklıyor.

Namus kavramıyla ilgili erkekler arasında, “kadının namusunu mutlaka erkek korumalıdır” anlayışı yaygınken; “kıskançlık” kavramı ise sevginin bir belirtisi ve sonucu olarak düşünülüyor…

Evet, komisyonun taslak raporu, içinde yer alan araştırmalar, aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi için önerileri kısaca böyle…

Bir sivil toplum kuruluşu olarak toplumun tüm kesimlerini etkileyen “aile içi şiddetin ve katliamlara kadar varan kadına yönelik şiddetin” önlenebilmesi için yapılacak tüm çalışmaları destekliyoruz. Ve bu çalışmaların bir an önce hayata geçirilmesini diliyoruz…

İyi haftalar

Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN