Post image
Masalları, Şiirleri ve Oyunları Yoktur

fikret-ilkiz_259133

Fikret İLKİZ 

18 yüzyılın eski yönetim biçimi monarşi ve otokrasidir.

Otokrasi neden monarşinin bir çeşididir? Çünkü otokrasi anayasal sınırlandırması olmayan bir iktidarın sadece tek bir elde toplanmasıdır. Monarşide miras yoluyla geçen yetki, otokraside yoktur. Çünkü otokrat yönetimi ele geçirir. Otokrat yani “buyurgan” herkes adına karar verir. Halkın sorunlarını çözmek onun işidir! İyiyi ve güzeli o bilir, o seçer. İyiyi ve güzeli halka sadece o dayatabilir, başkası değil…

Ortaçağ düzeninin yıkılışında büyük rol oynayan Rönesans hareketinden sonra Büyük Fransız Devrimine kadar olan dönem “Eski Rejim” (Ancient Regime) olarak adlandırılır. Fransa’nın eski devlet yönetiminin adıdır.

  1. yüzyıla damgasını vuranlardan biri olan Voltarie göre; “Yönetme, bir sınıfa mensup yurttaşlardan olabildiğince çok miktarda para alıp, onu başka bir sınıfa mensup insanlara dağıtma sanatıdır”.

Rönesans’ın son aydınlarından François Marie de Arouet Voltarie (1694-1778) felsefe, bilim, ilahiyat ve edebiyat yazılarıyla tanınır. Aslında “aydınlanmayı” temellendiren Ansiklopedi çalışmasına katılmış bir filozoftur (Dünyayı Değiştiren Düşünürler. III. Cilt. Yordam Kitap. Hazırlayan ve çeviren Sadık Usta. 2016. Sayfa 27-65 arası).

Yazdıklarından dolayı iki kez Bastille Hapishanesine atılmıştır. Sürgüne gönderilmiş, kitapları yasaklanmıştır. Çok zengin ve aristokrat kökenli olan Voltarie aydınlanmayı savunur ama demokratik bir hükümetten yana değildir. Aksine “aydınlanmış monarşi” yanlısıdır.

Yazılarının hedefi Ancien Regime’dir. Onun payandası olarak gördüğü Katolik Kilisesi, Papa ve üniversitelerde çöreklenmiş ilahiyatçılar ile akademisyenleri kıyasıya eleştirir. Batıl inançların, Kilise’nin toplum ve devlet hayatından çekip gitmesini istemiştir.

“Ona göre bilim ve inanç, yan yana gelmeyecek iki zıt şeydi. Mantığın olduğu yerde inanç söz konusu olamazdı. Aynı şekilde inancın öne çıktığı yerde mantık aramaya gerek yoktu. Onun amacı toplumsal yaşamın her alanında aklı öne çıkarmak, üretici güçlerin gelişmesini engelleyen bariyerleri ortadan kaldırmaktı”.

Voltarie ölürken baskı ve adaletsizlikleri şöyle özetlemiştir: “Halka kalemle hizmet eden hiçbir adam mutlu olamamıştır. Devlet Başkanı Thou, Corneille ve La Fontaine, öylesine yoksuldurlar ki her biri bir harabede vefat etti. Moliere’e bir mezar yeri satın alabilmek için çok uğraşmak gerekti. Racine sıkıntılar içinde öldü. Rousseau sürgüne gönderildi ve ben şimdi sürgünde ölüyorum.” (Age. sy 32)

Voltaire’in halka kalemiyle hizmet eden aydınlar olarak saydığı birkaç aydınlanma öncüsünün yoksulluklarıyla harabeye dönüşmüş Dünyayı nasıl zenginleştirdiklerini anımsayalım!

Jean de La Fontaine adını herkes bilir. Herkesin mutlaka okuduğu bir La Fontaine masalı vardır. Fransız şair ve yazarın 1668’de basılan ilk cilt kitabında 124 masal vardır… İkinci cilt 1678’de basılmıştır ve beş kitaptır. Üçüncü kitap masallarla doludur…

Yaşam gailesinin sıkıntılarından dolayı çocuklarına akşam uyumadan önce masal okuyamayan anne ve babaların çoğaldığı, masalsız büyüyen çocuklar ülkesi olmamız nedendir acaba?

Pierre Corneille, Moliere ve Racin 17 yüzyılın en büyük üç tiyatrocusudurlar…

Asıl adı Jean-Baptiste Poquelin ya da Moilere; oyun yazarıdır, oyuncudur. Katolik Kilisesi ona dinsel cenaze töreni yapmaktan ve mezarlıkta bir kabir temin etmekten kaçınmıştır.

Moliere (1622-1673), saray mobilyacısının oğludur. Güldürürken düşündüren “soylulara” sataşmaktan korkmayan bir tiyatro yazarı ve kendi oyunlarının oyuncusudur.

Sadece birkaç oyununu anımsayalım… Bir burjuvanın evine kapaklanan dindar görünüşlü bir sahtekârın serüvenlerinin anlatıldığı  “Le Tartuffe” kilisenin baskısıyla beş yıl süreyle yasaklı kalmıştır. Moliere Tartuffe’ün yasaklanmasına rağmen daha da kışkırtıcı bir oyun olan Don Juan’ı yazıp sahneledi. Don Juan, hiçbir borç ya da yükümlülük tanımayan ve Tanrı’yı da hiçe sayan bir aristokrattır. Herkesin kendisine karşı ödevlerini yerine getirmesini isteyen birisidir.  Sonunda tanrıtanımazlığından ötürü cehenneme gönderilir, ama bu arada seyirciyi eğlendirmeyi ve onların ikiyüzlülüklerini de açığa çıkarmayı başarır. Moliere’in en ünlü oyunlarından biri olan “Cimri” ilk kez 1668’de sahnelendi. Cimrinin paraya olan düşkünlüğü onu hastalıklı bir yalnızlık içine sürüklemiştir. Moliere seyirciye neşeli bir gülünçlüğü değil, saçmalık ve sakilliği bu oyununda hissettirir. Yine “Kibarlık Budalası” adlı oyunu her devrin komedilerinden biridir.  Ölümden ve doktorlardan korkan bir hastalık hastasının endişeleriyle birlikte tıp mesleğini ve doktorların bilgiçliğini de alaya alan “Hastalık Hastası” adlı oyunu unutulmaz. Verem hastası olan Moliere başrol oyucusu olarak oyunun sahnelendiği üçüncü gecesinde, kanlı öksürük krizine tutuldu ve sahnede fenalık geçirdi. Tüm ısrarlara rağmen rolünü tamamladı. Evine götürüldü ama gelen ikinci krizi atlatamadı ve öldü.

Moliere’in birçok eseri yıllar yıllar önce bizim tiyatrolarımızda sahnelenmişti…

Şimdi bizim tiyatrolarımızda ve Moliere’in yerinde yeller esiyor…

90 milyon Müslüman kadının yaşadığı ve erkeklerin üç kere “boş ol (talaq)” kelimesini söyleyerek eşlerinden boşanabilmelerinin yasal olarak kabul edildiği Hindistan’da; Yüksek Mahkeme bu uygulamayı “İslam’a aykırı, keyfi ve anayasaya aykırı” görerek iptal etti.

Dünyanın yüzünü aydınlanmanın tüm nimetlerinden yararlanmaya çevirdiği yüzyılda Türkiye “dini nikâhın” yasal hale dönüşmesini tartışıyor.

Herkesin bildiği gibi, başkalarının fikirlerine katılmadığı halde onun ifade özgürlüğünü savunmak gerektiğine inanan Voltarie’nin “Fikirlerinizden nefret ediyorum. Ama onları savunabilmeniz için hayatımı feda etmeye hazırım” sözleri aydınlanmanın tükenmeyen mirasıdır.

Voltaire’in insanlığa miras bu sözlerini çarçur etmekten çekinmeyen mirasyediler gibi davranmaktan çekinmeyen otokrasi zihniyeti yaşamımızı hapishaneye çevirdiği halde ne zamandan beri suskun kalmayı seçtik? İçeridekiler ve dışarıdakiler ayırımı yaratan ve aralarındaki farkı ortadan kaldıranlar istatistikçileri kim yönetiyor?

Doğası gereği buyurgan rejimler; demokrasi, laiklik ve insan hakları adına yapılan mücadeleleri kırmak isterler ve tanımazlar. Laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin kuruluş harcı olan Cumhuriyetin tüm kazanımlarının reddini isterler. Çünkü onlar Ancien Regime taraftarıdırlar. Voltarie bilmezler! Masalları, şiirleri, tiyatroları ve oyunları yoktur.

Toplumsal yaşamın her alanında aklı öne çıkarmak bizlerin yoksulluğu olarak görülebilir ama bu üretici ve yaratıcı olan bambaşka bir zenginliktir; insanları insan ve hepimizi özgür yapar.

28 Ağustos 2017

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN