Post image
Yüksek Dereceli Yargıya Armağan

 

Fikret İLKİZ

Kazandınız! Şimdilik, bizler kaybettik!

Yüksek Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yüksek dereceli beş yargıcı tarafından 2023/12611-6359 sayılı ve 28.09.2023 tarihli ilamı ile Gezi Davasının mahkûmiyet kararı Osman Kavala, Çiğdem Mater Utku, Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman yönünden onandı.

Beş sanık yönünden “vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı”, “eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği” gerekçeleriyle sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmedi.

Temyizde kaybettik!

Üç sanık Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı’nın mahkumiyetlerine dair hükümler ise; “Dosya kapsamı itibariyle, mahkumiyetlerini gerektirir her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmeye yardım suçundan beraatleri yerine delillerin takdir ve değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesinde isabet görülmemekle,” bozulmasına karar verildi.

Çok mutlu olmalısınız… Yüksek mahkeme yargısı başka oluyor!

Yasama ve Yürütme ve düzene uygun siyasal iktidar takdirle karşılamıştır mutlaka…

Yargı, sizlerle gurur duyuyordur!

Kutlarız! Kazandınız!

2019-2023 yıllarını kapsayan “Kurum Stratejisinin Temel Taşları” artık yerine oturmuştur.

“Yargıtaya verilen görev ve sorumluluklar çerçevesinde” misyonunuz şuydu: “Adli uyuşmazlıkları; insan hakları, etik ilkeler ile evrensel hukuk değerleri ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının temel ilkeleri ışığında, toplumun güvenini ve hukuki güvenliği sağlayacak şekilde şeffaf, topluma karşı hesap verebilir, bağımsız ve insan onuruna uygun bir yaklaşımla; makul sürede sonuçlandırarak, ülke genelinde içtihat birliğini” gerçekleştirmekti…

Vizyonunuz neydi? “Adli yargı teşkilatının lideri olarak” diyordunuz ki; “yargılama faaliyetinin, hukuk devleti gereklerine uygun biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan, ulusal ve uluslararası alanda örnek, güvenilir ve saygın bir yüksek mahkeme olmaktır.”

Oldunuz! Hem de ne olmak!

Yargıtay olarak “Temel Değerlerimiz” dediniz ve teker teker saydınız!

İnsan onuruna ve insan haklarına saygı…

Evrensel hukuk ilkelerine ve demokratik değerlere bağlılık…

Atatürk ilkelerine bağlılık…

Adalet ve özgürlük…

Bağımsızlık ve tarafsızlık…

Güvenilirlik ve tutarlılık…

Şeffaflık ve topluma karşı hesap verebilirlik…

Etik ilkelere bağlılık…

Vesaire… vesaire…

Adli yargıda lider olmak dahil; artık oldunuz ve lidersiniz!

Kutlarız…

Gezi Davasını bitirdiniz ve karara bağladınız. Yüksek yargıda adalet böyle olur!

2019-2023 Stratejik Planda yazılı misyonunuz gereği neler yaptınız!

İnsan hakları, etik ilkeler ile evrensel hukuk değerlerine göre hüküm kurdunuz!

Anayasasının temel ilkeleri ışığında verdiğiniz bu kararla toplumun güvenini ve hukuki güvenliği sağladınız!

Kim ne sorarsa sorsun! Bu kararınızla şeffaf bir şekilde ve topluma karşı hesap soran olursa -ki sanmıyorum- hesap verebilirsiniz!

Bağımsız değil; çok çok bağımsızsınız… Hatta tarafsızlığınız tartışma götürmez.

Gezi davasında verdiğiniz kararla kanıtladınız ve insan onuruna uygun bir yaklaşımla; makul sürede uyuşmazlığı sonuçlandırdınız! Hemen ve çarçabuk…

Ülke genelinde içtihat birliğini bundan böyle gerçekleştireceksiniz.

Öyle ki, Milletvekili Can Atalay hakkında karar vermiştiniz ama yeniden ikinci bir karar daha verdiniz! Anlaşılan Anayasa Mahkemesinin Can Atalay hakkındaki 5 Ekim 2023 tarihli incelemesinden önce bir kere daha karar vermek adli yargı teşkilatının liderine düşer kanaatindesiniz!

Kutlarız!

Vizyonunuz artık çok yerinde ve verdiğiniz bu kararla hak edilmiş bir vizyon!

“Adli yargı teşkilatının lideri olarak”; hiç kuşkunuz olmasın, teşkilatın lidersiniz!

Yargılama faaliyetinin, hukuk devleti gereklerine uygun biçimde gerçekleştirilmesini sağlayan, ulusal ve uluslararası alanda örneksiniz! Güvenilir ve saygınsınız!

Vizyonumuz “Bir yüksek mahkeme olmaktır.” diyordunuz! Oldunuz!

Her mahkeme sizin gibi olamaz! Çok adaletlisiniz!

Yüksek mahkeme ve yüksek dereceli yargıçlar olarak misyonunuz ve vizyonunuz stratejik plana çok uygun ve çok yerindedir. Etik ilkelere çok bağlısınız.

Adalet dediğiniz böyle olur, vicdan sızlar!

Gurur duyabilirsiniz!  Yargıtay 3. Ceza Dairesi olarak fevkalade bir karar verilmiştir!

Meğer aynı davada daha önce verilmiş beraat kararları ne kadar yanlışmış!

Meğer iddianameler, tebliğnameler ne kadar doğru ne kadar hukuki ve ne kadar haklıymış!

Telefon konuşmalarından bir türlü sonuç çıkaramamıştık! Meğer ne kadar kıymetliymiş!

Bu davanın geçmiş iddianamelerinden birisinin 657 inci sayfasında şunlar yazılıydı:

“İddianamemizin tanzim edildiği dönemde şüpheliler, şüpheliler vekilleri ve bazı basın organlarında bu soruşturma evrakı ile ilgili olarak olayların yaşandığı dönemde devlet birimleri içerisine kanser hücresi gibi sızmış olan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları daha sonrasında tespit olunan şahıslar tarafından bu soruşturmanın başlatıldığı ve yönlendirildiği yönünde bir kısım iddialar ileri sürülmüşse de Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma safahatı sonunda ve özellikle 2016 yılı sonrasında soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de tapelerin tamamının yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı, bu nedenle de iddia edildiğinin aksine dosyanın dış etkilerden ve bahsi geçen örgüt militanlarının dosya üzerindeki tüm etkilerinin ortadan kaldırıldığı hususunun da izahı zaruret arz etmiştir.(…) Bu soruşturma “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanı oldukları daha sonrasında tespit olunan şahıslar tarafından bu soruşturmanın başlatıldığı ve yönlendirildiği yönünde bir kısım iddialar ileri sürülmüşse de…”

Bir kısım iddialar değil; apaçık biliniyordu, olan bitenler somut gerçekti.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü militanları olan ve şimdi hapisteki birçok emniyet mensubunun ve birçok yargıç ve savcının FETÖ’cü oldukları çok açıktı. Gezi soruşturmalarını onlar başlattı, telefon dinlemelerini onlar yaptı. 2013 yılından sonra açılan ceza davalarının içerisine telefon konuşmalarını tespit etmiş olmalarına rağmen dosyalara koymadılar. Ellerinde tuttular, bir gün lazım olur diye düşündüler ve yargıdan sakladılar…Saklananları bulanlar, yeniden kıymetlendirdi.  Tek tek ortaya çıkardılar

Bu İddianamede “Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma safahatı sonunda ve özellikle 2016 yılı sonrasında soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de tapelerin tamamının yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı.” deniyordu.

Yargıtay için bu olup bitenlerin bir önemi yokmuş!

“Yeniden kıymetlendirme” ne demektir? Ceza Muhakemeleri Usulünde “kıymetlendirme” nedir? Var mıdır?

Yoktur, ama Yargıtay’a göre varmış ve hukuka uygunmuş! Öğrendik.

Yeniden olsa bile telefon tapelerinin tamamı Yargıtay’da yeniden kıymetlendirildi.

Kıymet, “değer” demektir. (Arapça isim). Kıymetini bilmek; bir nesnenin önemini, değerini bilmektir. Kıymetlendirme, değerlendirme demektir. Kıymetlendirmek; değerlendirmek, kıymetlenme; değerlenme, kıymetleşme; değerli duruma gelmek, kıymetleştirmek; değerli duruma getirmek demektir.

Yeniden kıymetlendirilen iddialarla ve Yargıtay’ın kararıyla aydınlandık, zihnimiz açıldı doğrusu!

Anlayamamışız…Safmışız!

Acaba Gezi Davasının mahkûmiyet kararlarına ve onları onayan yargıçların vicdanlarına karşı kıymet bilen, kıymet tanıyan anlamında “kıymetşinas” mı olmalıyız?

Yoksa değer takdir edemeyen savunma avukatları olarak “kıymetnaşinas” olan yüksek yargıçları kutlamalı mıyız?

Gezi Davası “yeniden kıymetlendirildi”, Tebliğname yol açtı; Yargıtay noktaladı…

Şimdilik; bu noktada, nokta…

Nerede kalmıştık?

“Bugün Sokrat’ı ölüme gönderen deri tüccarı Antyos’u, ya da Galile’ye işkence Dominikli rahipler Caccini ve Lorinni’yi kim hatırlıyor? Bunlar sıradan insanlardı, ama insanlığın iki parlak onurunu yok etmeyi neredeyse başardılar”[i].

Bugün Gezi Davasında verilen mahkûmiyet kararlarını kimlerin verdiği akıllardadır. Yarın bu kararları verenler unutulacak. Kimse hatırlamayacak!  Ama Gezi Davasında haklarında hüküm kurulanların adları hep akılda ve yürekte kalacak.

Hakkı kullanmayı suç sayan suçlamaların ve kararların görüşüne karşı Tayfun Kahraman’ın geleceğe dair sözleri…

Gezi Davası sanıklarından Tayfun Kahraman “Adaleti Beklerken” adlı kitabında mahkumiyetin tasdikini isteyen Tebliğnameye cevabı şöyle olmuştu:

“Bu kararın anlamı, Geziyi savunan bizlere yönelik asılsız, akıldışı suçlama ve yargılamalarla tarihi yeniden yazma, Gezi Direnişini bizler nezdinde düşman yapmaktır. (…) Sözümüz geleceğe: Bir bedeli varsa eğer bu memlekette demokrasi, özgürlük ve kardeşlik talep etmenin, biz bu bedeli şerefle öderiz. Bir kavga varsa eğer Cumhuriyet’i ve değerlerini korumak için, biz bu kavgayı veririz. Bir emek gerekiyorsa eğer kente, doğaya, yaşama sahip çıkmak için biz bu alın terini dökeriz. Üzerinden 10 yıl geçen Gezi Direnişinin kalbimize ve aklımıza kazıdığı gerçek gibi biliriz ki; bu bedel çocuklarımız içindir, bu kavga memleket sevdasıdır, bu emek geleceği kurulacaktır.”[ii]

Yüksek Yargıtay’a haksızlık etmeyelim! Üç sanık için bozma kararı verdi ve hatta iki sanık için tahliye kararı verdi.

Hapisten çıktığına hiç sevinmeyen ve hapisten zorla tahliye edilen kişi olan Mücella Yapıcı Tebliğname ile ilgili görüşünü Yüksek Yargıtay 3. Dairesine bildirirken yüksek yargıçlara hitaben 18.07.2023 tarihli dilekçesinde ne demişti?

Tebliğnameyi hayretle karşıladım ve öncelikle etik bakımdan hiç doğru bulmadım. Bu davada yargılananlar bakımından beni diğer sanıklardan ayırarak hakkımda böyle bir yargıya varılamaz. Neden etik bulmuyorum? Kendimi aşağılanmış ve hakarete uğramış hissediyorum. (….) Herkesin kararını onaylayacaksınız, Mücella Yapıcı hakkındaki mahkûmiyeti bozacaksınız. Böyle şey olmaz. Mademki benim hakkımda mahkûmiyetime yeterli, kesin ve inandırıcı delil yoksa, elde edilememişse, delil yoksa, diğer sanıklar bakımından da kesin ve inandırıcı delil yok demektir. (…) Cezaevindeyim, yaptığım her şeyi inanarak yaptım ve kendi kendime çok bahtiyarım. Çünkü ne benim ne diğer sanıkların hiçbirimizin suç işlemediğimize adım gibi eminim. Gezi davasında ben değil, bizler varız. Beni diğer sanıklardan ayırarak hukuk ve adalet yaratamazsınız.” (Basından)[iii]

Kısaca; kazandılar!

Şimdilik!

Kutlarız!

Bu nedenle hapisteki Tayfun Kahraman’ın geleceğe dair görüşleri ile hakkında tahliye kararı verilen Mücella Yapıcı’nın hukuk ve adalete hakkındaki sözleri yüksek dereceli kazancınızın armağanı olsun!

2.10.2023

 

[i] Paul Tabori. Şüpheciliğin Aptallığı. Cogito. Yüz yılın Psikanalizi. YKY. Sayı 9 Güz 96 sy284

[ii] Tayfun Kahraman. Adaleti Beklerken. Deprem, Siyaset, Kent. Çavdar Yayınları. 2023 Sayfa 24-25

[iii] Birgün gazetesi. 9.7.2023

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN