Post image
Adaletin Hak Sahipleri

 

Fikret İLKİZ                                                                                 

Av. Hakan Bakırcıoğlu’na saygı ve sevgilerimle

Evleri yıkılmış yoksullar, yas tutamayanlar, acılı günleri yaşayanlar arasında yaşamak ne kadar zor ne kadar acı ne kadar güç… Bir çadırdan yoksun, sevdiklerinden yoksun yıkılmışların çaresizliğine şahit yaşamak ne kadar ağır…

Ama diyorlar ki “seçim” var!  O zaman herkes yaşananları bir çırpıda unutmaya hazır… 

Seçimler, milletvekilleri listeleri, iki dönem, üç dönem milletvekili olanlar, olmak isteyenler, adalet vaat edenler, hukuk diyenler, eskiden faşist olan şimdinin demokratları, eskiden demokrat olan şimdiki zamanın faşistleri, biri diğerinin adamı, sahibinin sesi,  birinin kulu kölesi olamayanlar, birbirinin gözünü oyanlar, oyamayanlar, bir şeylere adayların kendini tanıtan reklamları, adres şaşırmış kurşunlar gibi saydıranlar, küfredenler, tekrarcılar, nefretçiler, bir ara sövenlerin methiyecileri, gün sayanlar ve Mayıs’ın tam ortasında “bir şey” olmak için hayaller kuranlar…

Kendilerine yapılanlar yüzünden kendisini bir şey sananların çoğaldığı yerlerde ortaya çıkan kendini beğenmişlerin kafasını fotoğraf karesine sokmak için komiklikleri, değişmemiş…   

Hapishaneler, haklar, mahkemeler, yargılamalar, eziyetler, azalmayan acılar… Dün durdukları yerlerinde durup duruyorlar. İnsanlar “koşun seçim var” sesleri arasında sanki başka bir dünyada, bilmedikleri topraklarda yaşıyormuşçasına yüreklerinde kalan kötülüklerin izlerini topluyorlar gibi sessiz, sedasız dün nasıl bekledilerse; nasıl beklettiyseniz öylece bekliyorlar.  

Hiç kıpırdamadılar bile! Dünden daha çok beklentileri var bu günlerde! Dört duvarla çevrili mekanlarından, mendil kadar gördükleri gökyüzüne bakıyorlar… Öte yanda seçim var! 

Hapistekiler bekliyor, Mayıs’ın ortasında hemen çıkıverecekler gibi hazırlar! Öyle ki; umutları keskin bıçak! Değişecek şeylerin başında adaletin gelmesini bekliyorlar ve hem de hemen…  

Adalet ve hukuk ne zaman ve nasıl gelecekse? Bekliyorlar ve hemen gelecek!

Bazı şeyler durduğu yerde duruyor…Bazı tarihlerle başka tarihler çakışıyor bazen…

14 Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanı ve Milletvekilleri seçimlerinin yapılmasına dair kararın alındığı ve açıklandığı 10 Mart 2023 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından AİHM kararlarının icrası ve denetimi hakkında toplantıda alınan kararlar da açıklanmıştı.   

Neleri uygulayacaktınız?

Bakanlar Komitesi AİHM kararlarının uygulanması hakkındaki 7-9 Mart 2023 tarihli toplantısında Macaristan, Rusya Federasyonu ve Türkiye ile ilgili davalarda 16 ülkeyi ilgilendiren 36 ayrı karar almıştı. Bu kararlar içinde Türkiye ile ilgili diğer kararlar yanında Osman Kavala[i] ve Selahattin Demirtaş[ii] hakkında AİHM tarafından verilmiş AİHM kararlarının icrasının denetlenmesi hakkında alınmış kararlar da vardı.

Ayrıca Komite, sonraki toplantısının 5-7 Haziran 2023 tarihlerinde yapılacağını da duyurdu.

Komite hem Osman Kavala hem de Selahattin Demirtaş davalarında 2021 ve 2022’de dokuz ayrı karar aldı. En son Türk yargısının, özellikle yürütme organından tam bağımsızlığı ve tarafsızlığı gündeme geldi. Komite, bu kararların sekizinde yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına dair kararlar alarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısal bağımsızlığını sağlamanın da gerekli olduğuna değindi.

AİHM kararlarına göre Hükümet, Sözleşme’nin 18. Maddesini iki kez ihlal etmiştir. Sözleşme ‘de öngörülmüş temel hak ve özgürlük “kısıtlanmaları” öngörülen amaç dışında kullandığından iki kez hak ihlalinin failidir.

İlk karar, 20.11.2018 tarihli Selahattin Demirtaş – Türkiye (No 2) (14305/17) sayılı AİHM kararıdır. AİHM 2. Dairesi Başvurucu Demirtaş’ın TBMM faaliyetlerine katılmasının mümkün olmayışının, halkın görüşünü özgürce ifade etmesinin yanı sıra başvuranın seçilme ve milletvekilliği görevini ifa etme hakkına haksız bir müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır. Başvurucu halen hapistir…

AİHM’si Başvurucunun 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanması nedeniyle, milletvekilliği 24 Haziran 2018 tarihinde bitene kadar geçen süre içinde bir yıl yedi ay yirmi gün boyunca, yasama organının faaliyetlerine katılma imkânı bulamadığını tespit etmiştir. Bu özgürlükten yoksun bırakma hali; yani Demirtaş’ın tutuklu olması nedeniyle her türlü milletvekilliği görevinin ifasını imkânsız kılmıştır.  AİHM 2. Dairesi tarafından ilk defa bu maddeden 18. Madden dolayı Türkiye hakkında ihlal kararı vermiştir.

İtiraz üzerine bu karar 18.3.2019 tarihinde Büyük Daire’ye taşındı. AİHM’si Büyük Dairesi; “serbest seçim hakkı” kararını perçinlemiş, ulusal yargı organlarının, milletvekilinin siyasal görüşlerini açıklama özgürlüğünün korunmasına özen göstermesi gerektiğine dikkat çekmiştir. Demirtaş’ın muhalefetin ileri gelen liderlerinden biri olduğunu ve milletvekili olarak parlamentodaki görevinin “yüksek derecede koruma gerektirdiğine” karar veren AİHM’si tutuklama yerine diğer kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kaldığının yargı organları tarafından yeterince açıklanamadığını tespit etmiştir.

AİHM’si Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğünden yoksun bırakılmasını ve tutukluluk halinin sürekli uzatılmış olmasını çoğulculuğu bastırma ve demokratik toplum kavramının özünde yer alan siyasi tartışma özgürlüğünü sınırlama yönünde gizli ve ağır basan bir amaç izlediğinin, her türlü makul şüphenin ötesinde tespit edildiği kanaatindedir. AİHM Büyük Daire; Demirtaş’ın tutukluluğunun siyasal nedenlerden, kaynaklandığına ve 18. Maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir.

İkinci karar 10 Aralık 2019 tarihli Osman Kavala – Türkiye (28749/18) sayılı AİHM İkinci Daire kararıdır.

AİHM’si kararlarına göre Hükümet ceza hukukunu amaç dışı kullanmıştır. Devlet “tutuklama” için yasaların, Anayasanın, AİHS’nin öngördüğü kısıtlamaları aşmıştır ve keyfi davranmıştır. Bu durum Sözleşmeci taraf devletlerin Mahkeme tarafından verilen kararlara uyma yükümlülüğüne de aykırıdır.  AİHM 10 Aralık 2019 tarihli kararıyla başvurucunun suç işlediğine dair makul şüphenin bulunmaması nedeniyle AİHS’de düzenlenmiş olan “özgürlük ve güvenlik hakkı” ihlali nedeniyle ve tutuklamanın amaç dışı uygulandığı gerekçesiyle 5. madde ile bağlantılı olarak Sözleşme’nin 18. Maddesi’nin de ihlal edildiğine ve AİHM, tutukluluğunun derhal sona erdirilmesi ve Kavala’nın bir an önce serbest bırakılması için hükümetin tüm önlemleri alması gerektiğine karar vermiştir (Kavala/Türkiye kararı, §§ 217-219). AİHM Büyük Dairesi, 11.07.2022 tarihli kararı ile Türkiye’nin Osman Kavala ile ilgili 10.12.2019 tarihli AİHM kararını uygulamadığına ve bu nedenle 46. maddenin ihlal edildiği sonucuna vardı ve Hükümetin davanın Büyük Daire’ye taşınması talebini 12 Mayıs 2020 tarihinde reddetmiştir ve AİHM kararı böylece kesinleşmiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 3 Eylül 2020, 12 Mayıs 2021 tarihlerinde aldığı kararla; her iki başvurucunun tutukluluğunun sona erdirilmesi ve Osman Kavala’nın ve Selahattin Demirtaş’ın “derhal serbest bırakılmasının sağlanması” için yetkililere çağrıda bulunulmuştur. 30 Kasım 2021-2 Aralık 2021 tarihleri arasındaki İnsan Hakları Komitesi toplantısında Türkiye’nin AİHM kararlarına uymama halinin temel hak ve özgürlüklere aykırılık olarak değerlendirdi. Ayrıca Komite başvurucuların durumlarını serbest bırakılıncaya kadar her toplantısında incelemeye karar vermiştir.

Aykırılık sürüyor ve bugüne kadar uygulanmamıştır.

2021 İlerleme Raporunda bu iki davaya yer ayrılmıştır.  Rapor Türkiye’nin ceza hukukunu kullanarak demokratik toplum kavramının özü olan çoğulculuğu bastırma ve siyasi tartışma özgürlüğünü sınırlama art niyeti ile hareket ettiğine, delil yokluğuna rağmen başvurucuların susturulduğu ve insan hakları savunucularının susturulduğunu tekrarladı.

Örneğin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 9 Mart 2023 tarihli toplantısında alınan kararlara (1459/H46-29) bakarsanız; başta Oya Ataman / Türkiye Grubu var.

Bu grup, katılımcıların kovuşturulması ve/veya barışçıl gösterileri dağıtmak için aşırı güç kullanılması dahil olmak üzere barışçıl toplanma özgürlüğü hakkının ihlalleriyle ilgili davalardır. Olaylar, Türkiye’nin çoğu bölgesinde gerçekleşti ve hapishane koşullarındaki değişiklikler, yüksek öğrenim ve sosyal güvenlik, NATO zirvesi ve 2003 Irak işgali dahil olmak üzere bir dizi sosyal ve siyasi konuyla ilgili protestoları içeriyordu.

Bazı davalar, katılımcılara yönelik haksız tutuklama kararları, başvuranların kötü muamele iddialarına ilişkin etkili soruşturmaların yürütülmemesi veya bu açıdan etkili bir hukuk yolunun bulunmamasıdır.

Bu olaylarda Türkiye her protestoyu suç sayıyordu…

AİHM’si bu grupta bulunan dört kararında; benzer başvuruların sayısındaki artışa ve dağıtmak için potansiyel olarak öldürücü göz yaşartıcı gaz kapsülleri de dahil olmak üzere aşırı güç kullanımının barışçıl toplanma hakkı üzerindeki caydırıcı etkisine dikkat çekti. Bir diğer dava ise başvuruculardan üçünün gözaltındayken avukat hakkından feragat edildiği iddiası nedeniyle yapılan başvurudur ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

Komite toplantısında Türkiye, bazı Anayasa Mahkemesi kararları ve yargıtay karar örnekleri sunmuştur. Komite kararına göre; 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun hükümlerinin AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında belirtilen ilkelerle tam olarak uyumlu hale getirilmesi için değiştirilmesi yönünde yetkililere acil çağrısına rağmen, Türkiye tarafından herhangi bir yasa değişikliği önerilmemiştir. Zorla dağıtma ve hapis dahil olmak üzere cezai ve idari yaptırımlar riski altında olmalarına rağmen haklarını barışçıl şekilde kullanmaya çalışanlara karşı bile keyfi önlemler ve sınırlandırmalar uygulanmaktadır. Yasa hükümleri, yetkililerin bu hakka haksız kısıtlamalar koymasına, bazı durumlarda tüm gösteri ve etkinliklere genel yasaklar koymasına izin verdiği için, Sözleşme’nin 11. maddesinde güvence altına alınan barışçıl toplanma özgürlüğü hakkıyla tutarsızlık devam etmektedir.

Bu bağlamda, Avrupa Komisyonu’nun 2022 Türkiye Raporunda; Türkiye’de toplanma özgürlüğü konusunda ciddi gerilemenin devam ettiği, mevzuatın ve uygulamanın Türkiye Anayasası, Avrupa standartları veya Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle uyumlu olmadığı vurgulanmıştır…

Komitenin AİHM kararlarının icrasının denetlenmesinde bu grupta Türkiye’nin hala uygulamadığı 5.3.2007 tarihinde kesinleşmiş Oya Ataman (Başvuru 74552/01) başvurusu dahil 11 ayrı AİHM’si kararı vardır.[iii] Uygulanmayan AİHM kararları 16 yıldır, dokuz yıldır ve bir yıldır durdukları yerde duruyorlar ve Türkiye bu kararları uygulamıyor…

Hak ihlalleri kararlarına ait AİHM dosyaları kapanmıyor. Türkiye sadece bilinen davalarla ilgili değil diğer bazı kararları da uygulamıyor ve hak ihlallerini ortadan kaldırmıyor.

Avrupa Konseyinin bizim yargımıza karışamayacağını söyleyenler parmakları sadece mecliste kalkıyor, sahibinin sesi ne derse o…

Adalet gelecek, hukuk gelecek….

14 Mayıs 2023 seçimleri bittikten sonra Bakanlar Komitesinin 5-7 Haziran 2023 tarihli toplantısına katılacak olan Hükümet acaba bu toplantıda ne diyecek?

O zamana kadar acaba her iki başvurucu salıverilecek midir?

Ulusalüstü bir toplantıda alnımıza AİHM kararlarını uygulamayan ülke olarak kara çalanları utandıracak bir çift sözümüz olabilecek midir?

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını fakirleştirenlerin kendi zavallılıklarıdır yaptıkları.

Olması gereken adaleti buyruklara feda edenlerin acizliğidir yaşadığımız adaletsizlikler!

O yüzden “kin” tutmaya bağlı nefretler ve kem gözler adaletten uzak tutulsun yeter!

Hapiste tutulanlar sanki suçluymuş gibi algılar yaratanların ve yıllarca hapis cezalarıyla memleketi büyük bir hapishaneye çevirenlerin yargı önüne çıkarılması bekleniyor mu?

Hala isyan ettiğimiz örneklerden sadece birisini aktaralım.

Haksız tutulanların tutsaklığının diyetini kimlere yazalım!

Umut veriyorsanız çareleriniz hazır olsun!

Adı Devrim 23 yaşında…Başına gelenler, başımıza gelenler gibi diye düşünenlerin hapsedildiği hapishanelerden birinde bir tutuklu…Savunmasında neler yazmış?

“İşlemediğim bir suç için cezaevinde 5 yıl geçirdikten sonra size neden masum olduğumu açıklamayacağım. Masum olduğumu sizin de bildiğinize zaten eminim. Bizi bilinçli şekilde cezaevinde tutuyorsunuz. Eğer demokrasi ve insan haklarını talep etmek suçsa, beni cezalandırmaya hakkınız var. Bugün, burada yaşananlar bu ülkenin geleceği için ciddi bir tehdittir”.[iv]

Beş yıl veya beş ay, bir ay veya 1 saat veya bir gün; yatan bilir, çeken bilir!

Olması gerekeni yerine getireceksiniz sadece. Adalet sadece!

İnsanların onurları kırılmaya görsün, zor onarırsınız! Korudukları herkesin insanlığıdır.

Ama gerekirse hukuk ne işe yarıyor diye sorar, gündüz vakti gece feneriyle adalet ararız!

Sadece aklınızda olsun; hukuk dilenmeyiz…

Hemen özgürlüğüne kavuşması hak sahibi olanlardan hiç kimse adalet dilencisi değildir, olmamıştır.

10 Nisan 2023

 

[i] 1459. toplantı, 7-9 Mart 2023 (DH) Komite Kararı: H46-27 Kavala / Türkiye (Başvuru No. 28749/18)

[ii] 1459. toplantı, 7-9 Mart 2023 (DH) Komite Kararı: H46-26 Selahattin Demirtaş (No. 2) grubu- Türkiye (Başvuru No. 14305/17).

[iii] Oya Ataman kararı dahil 2013 yılından itibaren AİHM’si (Başvuru no: 44827/08) Abdullah Yaşa ve diğerleri, (42606/05) İzci , 22 Ekim 2104 tarihinden itibaren (50275/08) Ataykaya, 14.12.2015 tarihinden beri (70396/11) Akarsubaşı, 24.08.2016 tarihinden itibaren (37273/10+) Süleyman Çelebi ve Diğerleri,  2020 yılından itibaren (5999/13) Şenşafak, (3704/13) Kemal Çetin ve 2022 yılından beri üç dava (3704/13) Silgir, (10613/10) Ekrem Can ve diğerleri (2389/10) Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri hakkındaki 11 AİHM’si kararı uygulanmayı bekliyor…

[iv] Düşmanı Yargılamak. Deniz Yonucu. Var-Yok Hukuk: Türkiye7de Hukukun Şiddetinin Etnografik Analizi. Zoe Kitap İstanbul 2020. Sayfa 228.

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN