Post image
Anayasa Mahkemesine

 

Fikret İLKİZ

Yazının konusu herhangi bir talep değildir, özeldir. Meslektaşım Av. Sennur Baybuğa ile elimizle cezaevine teslim ettiğimiz hükümlü bilim insanı Zübeyde Füsun Üstel ile ilgilidir.

Kamusaldır, aslında toplumsal veya yargısal demek çok daha uygun olacak, Barış İçin Akademisyenlerle ve binlerce ceza davasıyla ilgilidir. Vermeniz beklenen kararın herkesi, bilim insanlarını, akademisyenleri, ifade özgürlüğünün geleceğini ve Üniversiteleri ilgilendirmekte olduğu görüşündeyiz.

Bu yüzden yazının özü yargıyı etkilemektir. Bu amaçla yazılmıştır, bilgi vermek içindir.

İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi 04.04.2018 günlü kararıyla, Zübeyde Füsun Üstel hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırdı. İstanbul BAM 3. Ceza Dairesi, 25.02.2019 günlü kararı ile oyçokluğuyla İstinaf Başvurusunun Esastan Reddine karar verdi. İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet kararı 25.02.2019 tarihinde kesinleşti.

25 Mart 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunduk (2019/9250). Anayasa Mahkemesi 26 Mart 2019’da kaydı yapılan başvurumuzun 7.5.2019 tarihinde 2018/17635 sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verdi.

Mahkemeniz birleştirme kararından bir gün sonra Zübeyde Füsun Üstel’i 8.05.2019 tarihinde H Tipi Eskişehir Kadın Cezaevine teslim ettik. Cezasının infazına başlandı, bu yazının yazıldığı tarih itibariyle 61 gün oldu. Anayasa Mahkemesinden öncelikli inceleme ve infazın karar verilinceye kadar tedbiren durdurulması talebimiz üzerinden 104 gün geçti…

Bireysel Başvurular için galiba, Adalet Bakanlığından 14 Mayıs 2019 tarihli yazınızla görüş istemiş olmanıza rağmen; Bakanlık 29 Mayıs 2019 tarihine kadar görüş göndermedi.
Anayasa Mahkemesi 2018/17635 numaralı B.B dosyanın incelenmesini 29 Mayıs 2019 tarihinde gündemine aldı. Sonuç olarak “Bakanlık Görüşünün Beklenmesine” karar verdi.

30 Mayıs 2019 tarihinde Yargı Reformu Stratejisi kamuoyuna açıklandı. Aynen şöyle yazılı: “İfade özgürlüğünü etkileyen mevzuat üzerinde öngörülen değişiklikler, haber verme sınırları içerisinde yer alan, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına ilişkin düzenlemelerin ceza mevzuatının bütünün değerlendirilmesi suretiyle etkin biçimde uygulanmasına yönelik olacaktır.” (Sayfa 27 YRS).

Beklemek şart mıydı bilemem ama 25 Haziran 2019 tarihli Adalet Bakanlığının “beklediğiniz” görüşü Anayasa Mahkemesine gönderildi. Aynı gün saat 17.17’de Bakanlık görüşü tarafımıza tebliğ edildi. Bu görüşe karşı 01.07.2019 tarihinde yazılı yanıt verdik.

3 Temmuz 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi konusu “Başvuru, bir grup akademiysen tarafından yayımlanan bir bildiriye imza veren başvurucuların terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına” ilişkin olan Başvuruların “Genel Kurula Sevkine” karar verdi.

Genel Kurul kararı bekleniyor…
Bu arada 29 Nisan 2019 tarihinde İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesine başvurduk. Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvurumuz hakkında karar verinceye kadar; “infazının durdurulmasına karar verilmesini talep ettik, reddedildi. Karara itiraz ettik.

Anayasa Mahkemesinin 2017 /36722 Numaralı Ayşe Çelik kararını itiraz dilekçemizde örnekledik. 33. Ağır Ceza Mahkemesi de itirazımızı ve infazın durdurulması talebimizi reddetti. Ama bir karşı oy yazısında infazın durdurulması talebimize hak verildi.

Karşı oy yazısını bilgilerinize sunuyoruz: “Sanığın (Füsun Üstel) (…) kararın kesinleştiği, sanık müdafilerinin 29.04.2019 tarihli dilekçe ile infazın durdurulmasını talep ettiği, ancak talebin 30.04.2019 tarihli ek karar ile reddedildiği, 13.05.2019 tarihli dilekçe ile verilen ek karara itiraz üzerine dosyanın mahkememize intikal ettiği, İddiaya konu yazı içeriği incelendiğinde herhangi bir terör örgütünün adının geçmediği, yazının muhtevası, sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zaman gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulduğunda yazının yasada tanımlandığı şekilde herhangi bir terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek nitelikte olmadığı, yine yazı içeriğinde şiddetin bir araç olarak gösterilmediği, kişilerin hedef gösterilip kanlı bir intikam istenmediği, benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru bir yol olduğunun ileri sürülmediği, yazı içeriğinin insanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun ortamı kışkırtacak tarzda da olmadığı, yazı içerisinde rahatsız edici ifadeler olduğu değerlendirilse bile, demokratik bir toplumda bu ifadelerin “çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler” bağlamında “İfade Özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla atılı suçun unsurlarının oluşmadığının tarafımca değerlendirildiği,

Ayrıca dosya kapsamı dikkate alındığında sanık müdafilerinin Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulundukları, ancak talep ile alakalı henüz bir karar verilmemiş olduğu, yine Anayasa Mahkemesinin iş bu davaya konu benzer bir olay ile ilgili ilk derece mahkemesinin propaganda suçunun oluştuğuna ilişkin verdiği kararda “Anayasanın 26. Maddesinde düzenlenen İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine” karar verdiği (2017 /36722 Numaralı Başvuru ile ilgili 10.05.2019 Tarihli kararı), dolayısıyla iş bu davaya konu husus ile ilgili de benzer bir kararın çıkma ihtimalinin bulunduğu, tüm bu nedenler dikkate alındığında muhtemel bir hak ihlali yaşanmaması adına sanık müdafinin infazın durdurulması yönündeki talebinin kabul edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan aksi yöndeki sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum. 20/05/2019”

Bekliyoruz, bekliyorlar, bekletiyorlar.

Ağır Ceza Mahkemeleri ifade özgürlüğü hakkında Anayasa Mahkemesinin ne zaman ve nasıl bir karar vereceği herkes tarafından bekleniyor.

İstanbul Ağır Ceza Mahkemelerinde “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılanan akademisyenlerden bir kısmı hakkında “örgüte üye olmamakla beraber örgüte yardım” suçundan haklarında mahkûmiyet kararları verildi. Belki istinaf Mahkemeleri de Anayasa Mahkemesi kararını bekliyorlar.

Bir kısım Mahkemeler TCK’nin 301 maddesinden dolayı verdikleri Durma Kararları sonrasında Adalet Bakanlığı görüşünü bekliyor…Bazı dosyalara görüş gönderildi.

Tuhaftır yeni açılan ceza davalarında Füsun Üstel hakkındaki mahkûmiyet kararı emsal olarak gösterilmeye başlandı. Ceza davaları sürüyor…

İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri verdikleri ara kararlarında Anayasa Mahkemesinin 2018/17635 numaralı Bireysel Başvuruda vereceği kararı beklemeye karar vererek duruşmaları erteledi, erteliyorlar…Anayasa Mahkemesi kararı bekleniyor.

Kararlarınızda yer aldığı üzere; tüm temel hak ve özgürlüklerde deniz feneri gibi yol gösteren ve bütün projektörleri olaylar üzerine çeviren ifade özgürlüğü hakkı için, bilimsel özgürlükler, akademik özgürlükler hakkında ne diyeceksiniz, bekleniyor…

Tek tipleştirilmiş iddianamelerle, tek tip mahkûmiyet kararlarıyla ceza adaleti sağlanmaz ve güvenilir bir yargı yaratılamaz.

Güven veren bir adalet yaratmak istiyorsak hiçbir uygulama, hiçbir mahkûmiyet kararı Anayasaya, kanunlara ve öncelikle başta insan haklarına aykırılık yaratamaz.

İnsan hak ve özgürlüklerini, yargı teminatı altında olması gereken ifade özgürlüğünü sürekli ceza ve terör tehdidi ile baskı altında tutarak konuşmayan, tartışmaktan korkan ve görüşünü açıklamayan, suskun, sessiz ve endişeli bir toplumda yaşayacaksak; bilelim ve hiç beklemeyelim.

Herkesin ifade özgürlüğü hakkını korumak için beklentilerimiz hüsransa, bekletmeyin.

8 Temmuz 2019

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN