Post image
Bu “silahları” talep eden kim? (23.07.2013)

Mayıs sonundan beri Gezi olayları ile meşgulken arka planda sessiz ve derinden ilerleyen yasama faaliyetlerini takip etmek epey zorlaştı. Geçtiğimiz hafta yazdığımız gibi silah kanunu tasarısı ile ilgili beklentiler boşa çıktı ve büyük hayal kırıklığına uğradık. Aslında yine Gezi bağlamında bu durumu tekrar değerlendirince şu soruyu sormadan edemedik “barışçıl gösterilerle kendini ifade eden gençlik şiddetten uzak kalmayı başarırken, Türkiye’deki silah talebi hangi kesimden geliyor?” Bu sorunun cevabını vermek için önce meclise bir göz atmak lazım. 550 milletvekilinin sadece 50’sinde silah olmadığını öğrendik. Bu durumda halkı temsil etmesi gereken meclis gerçekten temsil kapasitesine sahip midir, bu sorunun da sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz.

Umut Vakfı olarak kurulduğumuz günden bu yana tam 20 yıldır güncelliğini yitirmiş, sürekli değişikliğe uğrayan maddeleri ile bütüncüllüğünü kaybetmiş Silah Kanununun yenilenmesi gerektiğini dile getirip durduk. Bir yandan bu talebimizi dillendirirken bir yandan da akademik çalışmalar, uluslararası toplantılar, konferanslar ile iyi uygulamaları ve Türkiye’nin nerede olduğunu tespit ettik. Önerilerimiz ve tasarılara yapmış olduğumuz itirazlar yılların bilgi birikimine dayalıdır. Bazı kesimlerin ilan etmeye çalıştığı gibi silah sahiplerine düşman değiliz. En önemli argümanımız “kontrol ve denetim”. Ruhsat verilecek kişilerin çok sıkı kontrolden geçirilmeleri ve daha sonra da çok iyi denetlenmeleri gerektiğini söylüyoruz. Dünyada yapılan tüm silah kullanımını kısıtlayan kanunlar, neticede ateşli silahlarla işlenen suçlarda yüzde 40’lara varan düşüşe neden olmuşlar. Türkiye’de bu neden gerçekleşmesin? Bu tablonun gerçekleşmesinden zarar görecek, mutsuz olacak kesim kim? Öyle ya, ısrarla taslak üzerinde yapılan değişikliklerle elle tutulur bütüncül bir kanun yerine bir ucubeye ulaşıyoruz. Her seferinde aynı nakarat!

Bildiğiniz gibi 2007 yılından beri ülkemizde ne kadar ruhsatlı silah var, bunların ne kadarı av tüfeği ne kadarı tabanca, ne kadarı taşıma ruhsatlı bilemiyoruz. Hatta hangi bölgelerde, illerde yoğunlaşan bir talep var, hangi yaş guruplarında ve iş kollarında bu yoğunlaşma görülüyor bu bilgileri de zaten hiçbir zaman bilemedik. Sır gibi saklandı, sorduğumuz zaman da kişisel haklara müdahele dendi. İstatistik ne zamandan beri “kişisel” bir veri olarak algılanıyor bunu da çözemedik ama kapı yüzümüze kapandıktan sonra zaten bilgi almamız mümkün olmuyor.

Şimdi merak ediyoruz, bir tarafta barışçıl protestolarını gerçekleştiren Gezi gençliği, diğer tarafta sürekli kollanan silah sahipleri var. Bu “silah” talebi acaba hangi kesim tarafından oluşturuluyor? Yeni çıkacak silah kanunu hangi kesimi silahlandıracak ve hangi kesim de bundan zarar görecek? Bu soruların cevaplarını bulmanın kanun tasarısı üzerine konuşmaktan daha önemli olduğunu düşünüyoruz.

İyi haftalar,

Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN