Post image
Bu ülkeyi cesur kadınlar dönüştürecek

fft1_mf28996

Ece ÇELİK ecelik@hurriyet.com.tr

Aslı E. Perker ‘Vakit Hazan’da Osmanlı’nın son döneminde kendisini kurtuluşa adayan 18’indeki Handan’ı anlatıyor. Osmanlı’daki kadın hareketinin hakkını veren romanı Perker’den dinledik.

Kitap Osmanlı’nın son dönemini anlatıyor. Bu dönemi tercih etmenizin özel bir sebebi var mı?

Kitabı yazmaya başlamadan önceki günlerde sürekli o döneme ait bir şeyler okuyordum. Daha fazla bilme, anlama isteğiyle. Osmanlı’ya, ama bilhassa Osmanlı’nın son dönemine ait kulaktan dolma bilgilerim vardı. Bunları derinleştirmek ve doğru öğrenmek istedim. Aslına bakacak olursanız Türkiye kadını açısından çok önemli tarihler. Kadın hareketi 1800’ün ikinci yarısından itibaren hızlanıyor ve artık 1900 başlarına gelindiğinde çok kuvvetlenmiş oluyor. Bizim bildiğimiz nedir; Cumhuriyet’in ilanından sonra bize bir takım haklar veriliyor. Öyle değil, o hakları bizim kadınımız zaten alıyor. Şahsen duracağım yeri bilmek açısından bunları öğrenmek ve o döneme dair bir şey yazmak benim için önemliydi.

Roman, Türkiye’deki kadın hareketinin Cumhuriyet’le birlikte doğmadığı tezini destekler nitelikte…

Cumhuriyet öncesi kadınının çıkardığı ve takip ettiği pek çok dergi var. Bu dergilerde günün modası konuşulduğu gibi kadın-erkek ilişkilerine ve bilimum sosyal olguya dair pek çok makale yer alıyor. Önceleri ‘bilmem kimin kerimesi’ diye imza atan kadınlar, sonra sonra sadece kendi isimlerini kullanmaya başlıyorlar. Bu bile tek başına çok önemli bir harekettir. Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin (Kadın Haklarını Koruma Derneği) üyelerinin resimleri ‘Kadınlar Dünyası’ dergisinde yayımlanıyor örneğin. Bunlar bir dergide fotoğrafları yayımlanan ilk Müslüman kadınlar. Cumhuriyet’ten önce kadınların seçme ve seçilme hakkını savunuyorlar.

Romanın dili diğer kitaplarınızdan farklı olarak eski Türkçe bir havada ilerliyor. Handan’ın dilini kurmak sizi zorladı mı?

Zorlamaz mı? O dönemin edebiyat eserlerini baştan taradım, sözlükleri yıprattım. Ama neyse ki ben Osmanlıca kelimelerin fazlaca kullanıldığı bir ailede büyüdüm. Baba tarafım Selaniklidir. Büyükbabamı görmedim, ama 1907 doğumlu babaannem elinden gazete, kulağından da radyo düşmeyen bilgili, az ama güzel konuşan bir kadındı. Onun annesi de zaten Selanik’te öğretmenmiş. Hal böyle olunca belli bir konuşma dili bütün aileye sirayet etmiş. Babam da çok güzel konuşur, Osmanlıca’ya bir hayli hâkimdir, şiirlerini, edebiyatını çok iyi bilir.

Romanda cesur kadınlar görüyoruz, ülkenin politik atmosferine hâkim, başkaldıran kadınlar… O kadınlar bugün bu topraklarda hâlâ var mı, yetişiyor mu sizce? Yoksa bir geriye gidiş mi söz konusu?

Bence değil. Şu an var olan cahillik her zamanki düzeyde. Daha fazla ya da daha az değil. Bu her zaman böyledir, halkın bir kısmı eğitimlidir, bir kısmı değil. Sadece fırsatlarla da açıklanamaz. Yer yer de tercih meselesi. Bugün televizyonda saatlerce evlilik pazarlığı yapan kadınlar bundan yüzyıl önce de bunu yapıyordu. Ama tıpkı bugün olduğu gibi kendi hakları, insan hakları için çalışan kadınlar da vardı. O cesur, ne istediğini bilen ve alan kadınlar hâlâ bu topraklarda yetişiyor ve bu ülkeyi dönüştürecekler. Kadın güçlüdür, küllerinden doğar. Bizi istedikleri kadar küçültmeye, güçsüzleştirmeye çalışsınlar, muhtaç olduğumuz kudret bizim vücudumuzdadır.

Handan karakteri Halide Edip Adıvar’a büyük bir hayranlık duyuyor. Halide Edip Adıvar’ın sizdeki yeri nedir?

Ben de hayranlık duyuyorum. Hakkında söylenen hiçbir negatif fikre de rağbet etmeden. Biraz önce bahsi geçen kadınlardan biri de o. Zamanın ötesinde diyeceğim, ama yanlış olacak. Tam olması gereken zamanda olması gerektiği gibi. Biz hâlâ ona öykünüyorsak ve daha ileriye geçemiyorsak zamanın gerisinde kalmış olabiliriz.

Handan’ın annesiz oluşu direkt belli olmasa da roman boyu hissedilen bir nokta. Annesizlik hikâyeye nasıl bir katkıda bulundu?
Benim için çok hassas bir konuydu. Hâlâ da öyle. Bu hikâye aynı zamanda genç bir kızın kadınlığa geçiş hikayesi ve romanda da dediğim gibi “Anasız kız han soyundan olsa öksüzdür.” Handan misafir nasıl ağırlanır bilemiyor, diğer kadınlarla nasıl ilişki kurulur bilemiyor, kendini hep eksik hissediyor. Anne kız arasındaki ilişki aslında pek çok meselenin belirleyicisi. Handan’ın roman boyunca sancılı bir halde kendini bulmaya çalışması bu eksiklikten kaynaklanıyor.

Bu topraklar her dönemde politik olarak bölünmüşlük yaşamış. Romanda geçen dönemde de mandacılar ve milli mücadeleye katılanlar karşı karşıya. Bugün Türkiye yine yeniden bölünmüşlük hissi veren bir dönemden geçiyor. Bu dönemle bugünün benzerlikleri var mı?

‘Vakit Hazan’ı dört yıl önce bitirmiştim. Şimdi yayımlandı. Tekrar okurken o gün ile bugün arasındaki benzerlikler beni bile şaşırttı. Her şeyden önce Handan kendi içerisinde bir bölünmüşlük yaşıyor. Modern mi, muhafazakâr mı? Geleneklere bağlı mı yaşamak istiyor, yoksa çağa ayak uydurup hürce mi? Bunlar zannederim şu an Handan yaşında, yani 19-20 yaşında bir kısım gencin de kendi kendilerine sordukları sorulardır. Daha doğrusu umuyorum soruyorlardır. Zira sormak başlangıç.

ASLIkapakVAKİT HAZAN
Aslı E. Perker
Everest Yayınları, 2016
425 sayfa, 24 TL.

(Radikal Kitap, 16.12.2016)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN