Post image
Celal Pamukçu’dan ‘Kayıt Dışı Yaşamlar’

 

Şükran SONER

Celal Pamukçu’dan “soluksuz” okunacak, aile içinden göçün anlatıldığı bir roman; Kayıt Dışı Yaşamlar (Kırmızı Yayınları). Gerçekler saptırılmadan yazılabilmiş “sivil toplum” tarihinin belgesi gibi. Balkanlar’dan, Anadolu’ya uzanan, Osmanlı, Makedonya krallığı, Hitler, Bulgar işgalleri, savaşlar, Tito Yugoslavya’sı, Cumhuriyet Türkiye’sinde 12 Mart süreçlerine kadar uzanan, haksızlık, yoksulluk koşullarında direnebilenlerin, üretenlerin üretimden gelen güçlerini bıkmadan, yorulmadan kullanabilmeleri halleri ile kazandıkları yaşam gücü.. Tarihin insancıl değerlerle ön yargısız masaya yatırılmasına gösterilen özen… Yaşatmak için savaşanlarla, yok etmek için savaşanların devinimleri içinde, insanlık tarihine kazınan gerçeklerden bir demet..

Celal Pamukçu, kendi ailesi üzerinden göçü anlattığı romanının öyküsünün sürecini “Ayşe Kadın” ana kimliği üzerinden onun yaşam süreci ile bağlantılı kurgulamış. Ayşe Kadın ömrünün büyük kısmını geçirdiği Radoviş kasabası Makedonya’nın güney doğusunda küçük olmasına karşın, tarım, toprak verimliliği ile çok değerli bir tarım alanı içindedir. Ayşe Kadın en yoksul ailelerden birinin kızı olarak, ilk eşi de içinde olmak üzere, evlatlık olarak verildiği zengin ailelerin, çok bildik türden saldırganlıklarının sayısız türden saldırılarına hedef olacaktır.

Yine de çok çalışkan, bir o kadar üretken kimliği ile onurlu yaşam değerlerini korumaktan vazgeçmeyecek, olumlu direngen gücü ile. ilk eşinden olan bir, uzun yaşayamayan ikinci eşinden olan iki oğlu ile, önüne çıkan zorlukların hiçbirinden yılmayacaktır.

Önce çocuklarını, sonrasında eşleri, torunları ile tüm ailesine kol kanat gererek ailesini ayakta tutmaya dönük doğru gelen hiçbir bedel, direnişten vazgeçmeyecektir. Camilerle, kiliselerin yan yana olduğu kasabada Osmanlı sonrası çatışmaların din ağırlıklı derinleşmesi ile bağlantılı yaşamlarına yansıyan çatışmalar, tarihi gelişmelerle içerikleri üzerinden derinleşecek, şiddetlenecektir.

BASKICI DİN SAVAŞLARI

Osmanlı sürecinde Müslüman ağırlığın körüklenen baskıcı din savaşları ile azınlığa dönüşmesinin de katkısı ile, din üzerinden savaşlar şiddetlenirken, olumsuzlukları da aileye yansıyacaktır.

Hitler’in kısa süreli işgalinde, yapılmış ittifak bağlantılı Müslümanlar kollanmışsa da, kısa süreli işgalle bağlantısız yaşanan savaş koşullarının ağırlığında durumları değişemeyecek, arkasından Bulgar işgali ile özel baskıların hedefi olacaklardır.

 

 

TITO’NUN GELİŞİYLE BAŞLAYAN VE DEĞİŞİM!

Arada olumlu başka dinlerden dostluklar ile çıkış yolları bulmakta ustalaşan ailenin çözüm yollarında kimi nefes almalar söz konusudur. Tito’nun gelişi ile değişim başlayacaktır. Tito’yu destekleyen çok kültürlülükten, özgürlükten yana güçlü kimi insanların da dayanışması ile alınan nefesin anlam kazanması, gerçekte Stalin ile Tito arasındaki uçurum yaklaşımlar içinde ilk dönemlerde yeterince olumlu etki yaratamamıştır.

Tito’nun gelişindeki zorlu koşulların, yoksulluğun etkisi bir yana, ancak çok kültürlülükten, özyönetimden yana etkin olabilmesi ile bağlantılı nefes alıcı adımlar atılabilmiştir. Aile bireylerinin çok olumsuz koşullardaki yaşamları, iş bulabilme olanaklarının gelişmesi ile bağlantılı insanca yaşam koşullarına dönüşebilmiştir.

Yine de soluksuz her işin aile bireyleri arasında paylaşılması ile uzun zaman akışı içinde daha insanca yaşam koşullarına geçiş söz konusu olabilmiştir.

Bu arada din adına batıl inançlarla öne çıkan, ahlak dininden sapma, her türden gericilik, batıl inançların dünya ölçeğinde patlamasının olumsuz sonuçlarının, Makedonya’ya kasabalarına da yansıması ile bağlantılı olumsuzlukların etkisi dikkat çekici boyutlarda çatışmacılığı da ürettiğinden, çok kültürlülüğün, özyönetimin olumlu katkılarının zayıflaması gündeme girecektir.

MENDERES KISKACI!

Tito’nun Üçüncü Dünya liderliği sürecinde yaşanan iyileşmelerin yerini, ülkemizde, dünya çapında da yaşandığı üzere, çağdışılığa çekilmekte olan dinler savaşları ağırlıklı, alt kimliklerin tümünün kışkırtılmaları ile yaşanan çatışmacılıklar içinde, garip gibi gelen beklenmeyen gelişmeler de yaşanacaktır.

Ülkemizde tıpkısının aynısı gibi yaşananların yansımaları Makedonya’ya aileye de yansıyacaktır. Garip bir çelişki gibi görünse de Demokrat Partisi, Menderes iktidarı sürecinde, biraz çarpık gibi gelen bir gelişme de söz konusudur.

Tito’nun Mustafa Kemal liderliğindeki laik Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna duyduğu hayranlığa karşın istenen güçlü Türkiye ilişkileri Türkiye’nin iç zorlu koşulları içinde de yeterince etkin sürdürülememiştir.

Yugoslavya’nın parçalanması saldırılarına hedef olması sürecinde radikalleştirilen dinler savaşlarının ana tehdit odağı olacağı gerçeği ile yüzleşilmiştir.

Menderes iktidarı ile Tito arasında çözüm arayışları ziyaretleri üretmiştir. Tito, savaşların din ağırlıklı olması gerçeği üzerinden gelen basınçların artmasının da sonucunda, aslında karşıtlık üzerinden, Menderes ile siyasal işbirliği arayışına girme kıskacına düşmüştür. Bizim ailemizin göçü ile Pamukçu ailesinin göçü aynı anlaşmayla bağlantılı gerçekleşmiştir.

 

 

CELAL PAMUKÇU: Celal Pamukçu, 1958’de ailesiyle birlikte Makedonya’dan Türkiye’ye göçmen olarak geldi. Tüm tahsil yaşamı Türkiye’de geçti. Üniversiteyi bitirdikten sonra çalışma yaşamına 1977’de T.C. Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu’nda başladı. Sekiz yıl Hesap Uzmanları Kurulu’nda görev yaptı. Bu süre içinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile de birlikte çalıştı. 1985’te Hesap Uzmanları Kurulu’ndan Sermaye Piyasası Kurulu’na yatay geçiş ve bu kurulun İstanbul Temsilciliği’nde de 10 yıl denetçi ve yönetici olarak çalıştı. Halen Yeminli Mali Müşavir olarak çalışıyor. Kısa süre önce yayımlanan Kayıt Dışı Yaşamlar adlı romanından önce Sevda Üzre Dil adlı şiir kitabıyla YAZKO Şiir Ödülünü (1980), Düşler ve Gerçekler adlı romanıyla da Yunus Nadi Roman Ödülünü (2000) kazandı.

(Cumhuriyet Kitap, 30.09.2022)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN