Post image
Devlet dersinde yok olan çocuklar

devlet-dersinde-yok-olan-cocuklar-97259-5

BURCU CANSU (burcucansu@birgun.net)

Gökçer Tahincioğlu cezaevinde, okulda yaşamını yitiren, istismara uğrayan, sokağa çıktığı için hayatını kaybeden, iş cinayetine kurban giden çocukların hikâyelerini “Devlet Dersi” kitabında bir araya getirdi

Şair Ece Ayhan’ın “Buraya bakın, Burada, bu kara mermerin altında, Bir teneffüs daha yaşasaydı, Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür, Devlet dersinde öldürülmüştür…’’ dizelerinin önsözünün yeraldığı bir kitap, Milliyet Gazetesi Ankara Büro’nun Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu’nun ‘’Devlet Dersi’’ isimli kitabı. Tahincioğlu, cezaevinde, okulda yaşamını yitiren, istismara uğrayan, sokağa çıktığı için hayatını kaybeden, iş cinayetine kurban giden çocukların hikayesini “Devlet Dersi” kitabında bir araya getirdi. Gündem Çocuk Derneği’nin 10 yıllık süreçte takip ettiği, hak ihlaline uğramış çocukların ve cezasız biten yargılama süreçlerinin anlatıldığı kitap “Bütün çocuklara ve çocukların avukatı Tahir Elçi’ye…’’ adanmış. Tahincioğlu ile ‘’Devlet dersinde yok olan çocukları’’ konuştuk.

>> Devletin cezasızlık kültürünü ve çocuklara yönelik hak ihlallerini gözler önüne seren kitabınızda, “…Devletin çocuklara verdiği dersleri sonlandırabilmek de esaslı bir yüzleşmeden geçiyor” diyorsunuz. “Devlet eli ile öldürülen çocuklar” , “cezasızlık” ve “hak ihlalleri” bu kadar bariz yaşanırken devlet ile nasıl bir yüzleşme yaşanabilir?

Cezasızlık kültürü ve hak ihlalleri ile mücadele günübirlik, bugünden yarına bitecek olan bir mücadele değil. Aksine belki bitimsiz, sürekli olarak devam edecek bir mücadele bu. İhlallerin minimize olduğu durumlarda bile sona ermeyen bir mücadele. Cezasızlık kültürü de sadece devletin faili olduğu konularda mahkemelerden kararlar çıkmamasıyla sınırlı değil. Toplumdaki hak ihlallerine yönelik meşruiyet algısını kırmak, oluşturulmuş yapı üzerindeki baskı kanallarını artırmak, adaletli bir hesap sorma mekanizmasını harekete geçirebilmek, bunların tamamı mücadelenin parçası. Bu nedenle devletin pervasızca hak ihlallerine yöneldiği zamanlarda da bunu dozajını düşürüp demokratik adımlar atmaya yöneldiği dönemlerde de yüzleşme ısrarından vazgeçmememiz gerekiyor. Devleti, yaptığı eylemi kendi koyduğu kurallar doğrultusunda yorumlamaya zorlamak, yargı mekanizmasını harekete geçmeye zorlamak için yüzleşme çağrısı yapılması şart. Yüzleşme araçlarından birisi de bu hikayeleri olanca çıplaklığıyla anlatmak ve toplumun da olan biteni sunulan şekliyle değil bu haliyle görmesini sağlamak. Umutsuzluk, yılgınlık, bunun da bir faydasının olmadığını düşünmeye yöneltmek de belki cezasızlık kültürünün yarattığı duygular. Bu nedenle vazgeçmeden anlatmak, vazgeçmeden takip etmek zorunlu…

>> Kapısının önünde oynarken öldürülen Nihat, ekmek almaya giderken öldürülen Berkin, koyunları ile patlayarak yaşamını yitiren Ceylan, tecavüzcü üvey amcanın aklandığına tanıklık eden çocuklar, derin dondurucuya konulan Cemile… Bütün bu hayatlar nasıl bir ortak paydada bir araya getirildi?

Hikayelerin büyük bölümü derneğin 10 yıllık süreçte takip ettiği hak ihlaline uğramış çocukların dosyalarından seçildi. Bu çocukların arasında cezaevinde yaşamını yitiren de istismara uğrayan da okulda yaşamını yitiren de var. Sadece sokağa çıktığı için hayatını kaybetmiş, iş cinayetine kurban gitmiş çocuklar da var. Bu çocuklar, hak ihlaline uğramış, dosyaları cezasız bırakılmış çocuklar. Ortak noktaları çocukların maruz kalmamaları gereken olaylarla karşılaşmış olmaları. “Öteki” konumuna oturtularak, yapılanların hesabının sorulmaması… İşin kötüsü, bu çocukların yaşadıklarının bütün çocuklar için geçerli olma riski.

>> Her ölümün ardından “ama” diyerek gerekçeler bulmaya çalışan insanlara, suçluları aklayan ve ölen çocukları “suçlu” kabul eden yargı kararlarına tanık olan biz yetişkinlere bu süreçlerde düşen ne?

Hiçbir tercih kullanmamış, oyun oynamaktan, bir ortamın içinde doğmuş olmaktan başka seçeneği olmayan çocuklar için bile “ama” ile başlayan bir meşrulaştırma eylemi yürütülüyorsa hak arama mücadelesini çok daha sert ve kararlı yapmamız gerekiyor demektir.

>>Türkiye’de çocuk olmak ne demek?

Türkiye’de çocuk olmak, bu kitapta yer verilen öykülerden biri olma riski ile yaşıyorsunuz demek. Doğduğunuz kente göre bu konudaki risklerin arttığı demek. Yaşam hakkının dışındaki hak ihlallerinin birçoğuna zaten uğradığınız, bunların sözünün bile edilmediği demek. Biz çocuklar için olumsuz örnekler üzerinden değil, çocukluklarını doya doya yaşayabilecekleri örnekler ve idealler üzerinden bir dünya tahayyül etmeliyiz.

Çocuk hakları meselesi politik

Çocukların, eşit, özgür ve onurlu birer birey olarak, barış içerisinde, mutlu bir yaşam sürmesini talep ederek 10 yıl önce kurulan Gündem Çocuk Derneği Genel Sekreteri Ezgi Koman 10. yıl etkinliği öncesinde BirGün’e konuştu. Çocuk hakları meselesinin ‘politik’ bir mesele olduğunu belirten Koman, şunları anlattı:

“Dünyada ve Türkiye’de olan her gelişme çocukların yaşamını, hak ve özgürlüklerini doğrudan etkiledi. Çatışmaların yükseldiği zamanlarda çocuklar öldürüldü, tutuklandı, işkenceye maruz kaldı. Muhafazakarlaşmayla eğitim sistemi insan haklarına dayalı bir amaçtan uzaklaştı, çocukların gelişimleri engellendi. Devletin toplumsal cinsiyet algısı hep erkek ahlakından yana olduğundan, mahkemeler cinsel şiddete uğrayan çocukların rızasını aradı. Kapalı kurumun şiddet ürettiğini kabul etmediği için çocuklar cezaevlerinde şiddete maruz kaldı, intihar etti. Ve daha niceleri…”

(BirGün, 18.01.2016)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN