Sena TUFAN
Öykü dalında 65 yapıtın değerlendirildiği ve Seçici Kurulu Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin ve Mehmet Zaman Saçlıoğlu’ndan oluşan 78’inci Yunus Nadi Öykü Ödülü, Gamze Efe’nin Yine de Bir Şansımız Olmalı (Everest Yayınları), Necati Tosuner’in Salgında Öyküler (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları), Semih Öztürk’ün Telaş Bandosu (İletişim Yayınları) ve Öznur Unat’ın Palaçinka (Vacilando Kitap) adlı yapıtları arasında paylaştırıldı.
Gamze Efe kitabında, birbirini tamamlamayan uyumsuz parçalara, anlamlı bir bütüne ulaşmayan anlara, faili meçhul kesiklere dokunuyor. Yine de Bir Şansımız Olmalı’da, yeni bir öykücüyü müjdeleyen, olasılıklarla dolu bir ilk kitap.
– Yine de Bir Şansımız Olmalı bir ilk kitap. Öykü yazmaya nasıl başladınız?
İnsanın içinde anlatılmayı bekleyen ama anlatılamayan sorular varsa bunu taşımak ağır gelebilir. Yazmak tam da burada yardıma koşan bir arkadaş eli gibi olabiliyor. Ben de zihnimde dönüp duran soruları, halının altına itilen ama anlatılsa yüzeye çıkacak ve rahatlatacak gizleri, cevaplardan doğan yeni soruları aktarabileceğim türün öykü olduğunu keşfettim.
Belki hiç bilmediğim bir yolun, bir olayın, bir karakterin zihnimi yorması, beni bir mücadele içine sokması rahatsız edici olduğu kadar cezbedici de. Bunu en vurucu şekilde kendime anlatma yolu da öyküden geçiyor.
Bir romanın bende yarattığı yavaşlama ve sonuca bağlanacağına dair sakinleştirici histense öykünün belirsizliği, bulanıklığı, tasarruflu sözcüklerin arasında büyük dünyalara kapı açtığında yaşadığım hisse kapıldığımı ve bundan beslendiğimi iyi öykücülerle tanıştığımda anladım. Ben de denemek istedim.
Öykü yazmak gerçekten zor ama benim sorularıma daha iyi yanıt veren bir tür. On yıla yakın bir süredir yazdığım öyküleri yazmaya, anlattığım sebeplerle ve en çok da etkilendiğim öyküleri kıskanarak başladım.
– Sizi yazmaya ne / neler teşvik etti?
Bir yol haritasıyla başladığımı söyleyemem. Sadece yazmaya çalışıyordum. Yazıp silip yok etmekten korkmuyorum. Beni yazmaya teşvik eden şey, bir iç mücadeleye, gerekliliğe yanıt vermek diyebilirim. Bazen de söylenmeyeni söyleme hazzının baskısı olabilir mi, diye soruyorum kendime.
Bir çeşit başkaldırı, konuştuklarımın ötesinde bir savunma, kafamın içindeki binlerce düşünce ve soruyla kaybolma korkusunu azaltma da teşvik ediyor aslında.
– Kitabınızın ölüm, ayrılık, yabancılaşma, yıpranmış ilişkiler gibi temalar üzerine kurulu 16 öyküden oluştuğunu görüyoruz. Özellikle bu temaları, yarım kalmış insan hikâyelerini tercih etmenizin bir nedeni var mıydı?
Belki farkında değiliz ama hayatta hiçbir his, hiçbir olay yarım kalmıyor. Tamamlanmadan bittiğini sandığımız her şey aslında çoktan vadesini doldurmuş oluyor. Bize bir zaman sonra uzaktan göz kırpınca anlıyoruz. Bunu anlatmak istedim belki.
İçinde “yine de bir şansım olmalı” diyen bir ses yoksa, umuda yeşil ışık yakamıyorsa insan, bir tür iç tamamlanmasını yaşıyor. Bunlardan yola çıkarak yeniye, devinime açılması, korkmadan yürümesi gerekenlerin öykülerini yazmaya çalıştım.
– Her bir öyküde okuyucuyu farklı bir “ses” karşılıyor. Çocuk, kadın, göçmen, yaşlı ya da genç…
Kitabı kısa bir şiirimle ve kendimce dört temaya böldüm. Fakat kurgular farklı olsa da karakterlerin ortak noktaları vazgeçen olmaları kadar az önce de belirttiğim gibi ister istemez kendilerini bir değişim, dönüşüm içinde bulmaları. Ve bir yenilik için şansa ihtiyaç vardır. Her zaman.
– Hangi yazarlardan ve akımlardan etkilendiniz, etkileniyorsunuz?
Dönüp dönüp okuduklarım arasında, Sait Faik, Bilge Karasu, Ethem Baran, Barış Bıçakçı, Vüsat O’Bener en çok etkilendiğim yazarlar. Edebi akımlar bağlamında baktığımda, egzistansiyalizm akımı sanıyorum en çok etkilendiğim. Nitekim Camus, Kafka defalarca okuduğum yazarlar.
Öykülerime baktığımda her ne olursa olsun “var olmayı” anlatabilmeyi ve karakterin ahlak, toplum yargıları gibi çerçeveler olmaksızın iç özgürlüklerini açığa çıkarmayı her şeyden öne aldığımı fark ediyorum.
GAMZE EFE: 1986’da Ankara’da doğdu. Hukuk fakültesinden mezun oldu, bilişim hukuku alanında yüksek lisansını tamamladı. Öyküleri çeşitli dergilerde yayımlandı. 2020 yılında Karşıyaka Belediyesi Homeros Edebiyat Ödülleri kapsamında düzenlenen Tarık Dursun K. Hikaye Yarışması’nda “Ray Tıkırtıları” isimli öyküsüyle üçüncülük ödülü kazandı.
(Cumhuriyet Kitap, 07.12.2023)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN