İngiltere’de 1300 gençle yapılan anketten çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Katılımcıların yüzde 68’i sosyal medyada geçirdiği zamanın kendisini kötü hissetmesine yol açtığını itiraf ederken, yüzde 47’si internet olmayan bir dünyada yaşamayı tercih edeceğini söyledi
Gençlerin yarısı, “keşke internetsiz bir dünyada yaşasaydım” diyor
Görünüşe göre her inovasyonun felakete dönüştüğü bir çağdayız. İcatlardan şikayet etmek bugünlerde sıkça rastlanan bir alışkanlık. Kolektif pişmanlığımızın en büyük ortak nesnesi ise bir zamanlar bilgi deryasıyken şimdilerde yapay zeka çukuruna dönüşen internet. İngiltere’de yapılan yeni ankete göre Ada’daki gençlerin neredeyse yarısı da bu görüşte. Ya kronik biçimde çevrimiçi olup beyin çürüttüğünden yakınıyorlar ya da uzak kaldıklarında zaman tünelini kaçırdıklarına hayıflanıyorlar.
British Standards Insitution tarafından gerçekleştirilen ankete 16 ila 21 yaşlarında toplam 1300 kişi katıldı. Görüş beyan eden gençlerin yüzde 58’i sosyal medyada vakit geçirdikten sonra kendini daha kötü hissettiğini söyledi. Yüzde 50’si ise bu uygulamalarda geçirilen zamanı azaltacak bir “sosyal medya yasağını” destekleyeceğini… En şaşırtıcı olan ise yüzde 47’sinin, gençliğini internet olmayan bir dünyada yaşamayı tercih edeceğini söylemesiydi.
Duygusal ve sosyal sorunlar
Futurism.com’da yayımlanan anket bu çarpıcı sonuçlarıyla, internetin ergen ve genç yetişkinlerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerine dair ciddi soruları ortaya koyuyor. Aşırı kontrolcü ve sınırlayıcı olmadan duruma nasıl müdahale edilebileceği de tartışma konusu.
Smart Phone Free Childhood (Akıllı Telefonsuz Çocukluk) topluluğunun kurucularından Daisy Greenwell, “Gençlerin neredeyse yarısının internetsiz büyümek istediğini söylemesini ciddi bir uyarı olarak görmeliyiz. Çocukların her gün saatlerce kapana kısıldıkları dijital ortamlarda kalmasının normal sayıldığı bir dünya inşa ettik” diyor.
Sorun muhtemelen yeni nesiller anne karnından çıkar çıkmaz başlıyor. Çalışmalar küçük çocuklarda aşırı tablet kullanımı ile ilerleyen yaşlardaki duygusal ve sosyal sorunlar arasında ilişki olduğunu gösteriyor.
Ergenlik döneminde çevrimiçi deneyim daha da endişe verici hale geliyor. Çünkü ergenler giderek internetin daha büyük bölümünü keşfetmeye ve yetişkinlere özel alanlara sokulmaya başlıyor. Bu durum, heyecanın yanı sıra birçok tehlike de getiriyor. Video oyunlardaki pedofillerden aşırılıkçı görüşleri kışkırtan algoritmalara kadar birçok kişi ve ortamın hedefi haline geliyorlar.
“Değişime hazırlar”
Yapay zeka ile birlikte etik kabuslara yepyeni bir boyut eklendi. Character.AI adlı sohbet robotu platformundaki çocuk dostu olduğu varsayılan sohbet robotlarının reşit olmayan kullanıcıları istismar etmek için güvenlerini kazanmaya çalıştığı tespit edildi. Hatta 14 yaşındaki bir çocuğun intihar ederek hayatını kaybetmeden önce Character.AI sohbet robotuyla sağlıksız bir ilişki kurduğu ortaya çıktı. Olay sonrası şirkete karşı açılan dava henüz karara bağlanmadı.
Son ankete katılanların üçte ikisi her gün en az 2 saatini sosyal medyada geçirdiğini söylerken genç kadınların yüzde 37’si, genç erkeklerinse yüzde 28’i tacize uğradığını bildirdi. Sırf sosyal medya kullanmak bile sefalet getirebiliyor. Ergenlik öncesi dönemdeki 12 bin çocuğu 3 yıl boyunca takip eden yeni bir araştırmada, çocukların sosyal medya kullanımı ile depresyon semptomlarının birlikte arttığı gözlemlendi.
Greenwell, “Şimdi yasakları, yaş kontrollerini, anlamlı sınırları ve gerçek korumayı bizzat gençler istiyor. Değişime hazırlar” diyor.
Ama mesele o kadar basit değil. The GuardianJa konuşan İngiltere Ulusal Çocuk İstismarını Önleme Derneği (NSPCC) Çevrimiçi Çocuk Güvenliği Politikaları Müdürü Rani Govender, “İnternette karşılaştıkları risklere karşı çocukları sadece dijital erişim yasaklarıyla koruyamayacağımızı görmeliyiz. Aksi halde tüm bu risklerle hayatın başka alanlarında karşılaştıklarında aynı şekilde etkilenirler” yorumunu yapıyor.
(Oksijen, 30.05.2025)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN