Post image
Hiç sona ermeyecek o rüya

 

Gülenay BÖREKÇİ

Marcel Proust’un çaya batırdığı erikli kurabiyesinden aldığı tek ısırık, bütün bir yitik zamanın ani bir taarruzla çay fincanından fırlamasını sağlamış. Böylece Proust da maziyi zihninde yeniden yaşamaya, boşlukları tamamlamaya, yani hatırlamaya başlamış.

Marcel’in kurabiyeleri artık ‘unutkanlık’ denen korunaklı diyardan, o derin ve bitimsiz kış uykusundan çıkıp hayata dalmanın simgesi haline gelmiş durumda.

Zaten Proust da Kayıp Zamanın İzinde adlı nehir romanını buradan, şahsi hatırlayış anlarından yola çıkarak yazmış.

Ben de bu yazıda size kısa bir süre önce kaybettiğimiz Selim İleri’nin Proust’vari bir kitabını önereceğim: Geçmiş, Bir Daha Geri Gelmeyecek Zamanlar... Kitapta İleri’nin, okurlarını II. Abdülhamid döneminden 1980’ler Türkiye’sine upuzun bir seyahate çıkardığı ve hem toplumsal hadiselere hem de kişisel yıkımlara tanıklık ettirdiği beş romanı toplanmış ve ortaya her edebiyat tutkununun kütüphanesinde bulunması gereken dev bir eser çıkmış.

Tek tek isimleri bile ne çok şey anlatıyor.

Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın mesela. Burada İleri, çocukluk hatıralarının peşine düşüyor ve Proust’un kurabiyelerinin etkisini taşıyan isimler, kelimeler, fotoğraflar, kitaplar ve nesneler aracılığıyla geçmişe dönüyor, hatıralarının teker teker dirilişine tanık oluyor.

Gramofon Hâlâ Çalıyor’daysa 1950’lerin İstanbul’undan benzersiz bir şahsiyetler, semtler, mekanlar, şarkılar galerisi buluyoruz. Cihangir’de, Boğaziçi ve Adalar’da, Beyoğlu’nda ve İleri’nin sevdiği söyleyişle Kadıköy’ünde dolaşıyor, kimileri sıradan, kimileri çok ünlü, kimileriyse epeyce marjinal insanlarla tanışıyoruz.

En sevdiklerimden Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver ve Solmaz Hanım, Kimsesiz Okurlar İçin geliyor ardından. Bir gün rastlantı eseri gördüğü ama hiç tanışma olanağı bulamadığı Solmaz Hanım’ın hikayesi sarsıcı ve yakıcı.

O hikayenin Selim İleri’nin zihninden çıktığını biliyoruz bilmesine ama öylesine gerçek ki, inanıyoruz da. “Roman yazmak, hayatlar çalmak değil mi?” diye sormuştu İleri bir keresinde. Bu romanlarda eşsiz hayatlar çaldığı ve Robin Hood misali o hayatları bize yazı aracılığıyla geri verdiği söylenebilir.

Geçmiş, Bir Daha Geri Gelmeyecek Zamanlar, Selim İleri’nin Daha Dün adlı kısa eseriyle son buluyor. Bitirirken sözü kendisine bırakayım: “Özlediğim insanlara, özlediğim zamanlara yasemenin, manolyanın, mor menekşenin kokusu karışıyordu.

Ayrıldığım o sevgi, arkadaşlık, o aşk ve kardeşlik duygusu, belki bir daha hiç kavuşamayacağım bütün sevinç bir yangınla beni tutuşturuyor, alevlere sarıyor ve hemen yazmaya koyuluyordum.
Yazabildiğim sürece, hiçbir mevsimin, hiçbir rüyanın hiçbir zaman sona ermeyeceğini biliyordum.”

İşte bu kitap tam da hiçbir zaman sona ermeyecek o rüya. (Everest Yayınları)

YAYINLANMAMIŞ ÖYKÜLERİYLE FÜRUZAN

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Füruzan’ın son eseri Akim, Sevgilim’di. Bu kısa ama etkili kitabın ardından şimdi de yazarın ilk kitabı Parasız Yatılı’dan önce, tam tarih vermek gerekirse 1956-1962 yıllarında yazdığı ve sadece Seçilmiş Hikâyeler, Yenilik, Türk Dili, Pazar Postası, Yeditepe, Dost gibi edebiyat dergilerinde yayımlanmış 16 öyküsü çıkıyor okur karşısına. Olcay Akyıldız ve Bilge Ulusman yayına hazırladığı Gece Yarısı Mavisi, çok sevdiğimiz bir edebiyatçının kendini yazar olarak var ediş ve gelişim dönemlerine tanıklık etmemizi sağladığı için çok kıymetli. (Yapı Kredi Yayınları)

FOTOĞRAFLARLA GERİ GELEN HAYAT

Okurlarını Marsilya, Cenova, Halep ve İstanbul gibi hikayeli şehirlerde dolaştıran Sarayın Gözleri, Osmanlı’nın ilk fotoğrafhanelerinden Sébah&Joaillier’nin kurucularından Sébah ve Joaillier ailelerini ve 1800’lerde İstanbul’da makarna üretip satmaya başlayan Casaretto ailesini anlatıyor.

Aslında kitabı okuyana kadar benim de tamamen bihaber olduğum isimlerdi bunlar ama kısa bir internet ve arşiv taramasıyla bile gördüm ki haklarında epeyce malumat varmış. Hele Sébah&Joaillier’nin sepya renkli eski fotoğraflarına bakmanızı özellikle isterim.
Kendinizi bir zamanların İstanbul’unda hatta zaman zaman Bursa’sında, İzmir’inde hissedebilirsiniz.

Kitabın yazarı, Levanten Casaretto ailesinin son temsilcilerinden biri, Fabrizio Casaretto. Hayatını hâlâ İstanbul’da sürdüren Casaretto, büyükannesinin konuştuğu bir video kaydından yola çıkarak aile tarihçesini merakla araştırmaya başlamış. Elde ettiği bilgilerle de ailesinin aşçılık ve kuyumculukla başlayıp fotoğrafçılığa uzanan öyküsünü son derece sürükleyici bir dille romana dönüştürmüş.
(Mundi Kitap)

(Sabah Kitap, 24.01.2025)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN