Post image
Hüzün Nedeniyle Kapalıyız!

 

Z. Doğan KORELİ

Akdeniz’e kıyısı olan bir Yunan kasabasındaki renkli insanların çapraşık ve sırlarla dolu hikâyelerini anlattığı Hüzün Nedeniyle Kapalıyız (Kırmızı Kedi Yayınevi), Kostas Mourselas’ın, akıcı bir dille hüznün hemen tüm hallerini betimlediği bir romanı.

Kostas Mourselas’ın, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından, Kosta Sarıoğlu’nun çevirisiyle yayımlanan Hüzün Nedeniyle Kapalıyız’ı tek bir olay akışından çok aynı kasabada yaşayan, tanışan, akraba olan kişilerin, ailelerin durumlarının ayrı ayrı işlenerek bütünlendiği bir roman.

İlişkiler o kadar karmaşık ki kitabın en başında kişileri tanıtan ipuçları veriliyor hatta bir şema ile ilişkiler ağı haritalandırılıyor.

Kahramanlar nefretten, öfkeden, hınçtan, kaygıdan, umuttan, kinden oluşmuş aç duygular yumağında kaybolmuş olarak küçük kasabalarından bir çıkış yolu, bir kaçış arıyor. Doğduğu evde mutlu olamayanlar topluluğu bunlar.

HEM GİTMEK HEM KAÇMAK!

Geçmişlerinin sesini kesmek, onu yok etmek istiyorlar. Aslında hepsinin derdi, kaderlerini yenip farklı bir dünyada var olmanın bir yolunu bulmak.

Bu, bir isteğin dışında sanki içten gelen bir buyruk. Gitmeyi, bırakmayı ve bataklığın dışına çıkmayı arzuluyorlar. Fakat nefret, hınç ve korku bataklığından kurtulmak hiç de kolay değil.

Sorun, bu insanların gerçekten özgür olmak istemesi mi yoksa kimsenin bir çıkış yolu bulamadığı o küçük dünyada çaresizliklerine boyun eğmesi mi?

Bu insanlar, o dünyadan kurtulmak için değil, kasabayla bütünleşmiş güya gizli ilişkiler ağından kurtulmak, özgür bir dünyaya açılmak için kaçmak istiyorlar.

Bunu başaranlarsa sadece kasabanın berberi Andrikos ile arkadaşı Miltiadhis. Ancak onlar için çıkış yolu, aldanıştan başka bir şey değil.

Evdhokia da kaçmaya çalışan biri. Ne var ki kaçmayı başaramamış, gururu kırılmış bir şekilde evine dönen ve durumunu sürüye dönüşü olarak gören bir hüzünlü.

Burada tam da Nietzsche’nin Zerdüşt’ü akla geliyor. O da en yüksek dağın önünde, en uzun gezinin başındaydı ve şimdi sevmediği yerin önünden geçip gidiyordu.

 

 

İÇ İÇE SIRLI YAŞAMLAR!

Romanda yaşamlar, sarmal biçimde iç içe. Ağır ve taşınabilir gizemler olarak tempoyu sürekli diri tutuyor. Kişilerin, görünenin dışında en az bir de gizli kapaklı yaşamları var.

Fakat bitmek bilmeyen haz ve daha çok mutluluk arzusu, ani cüretlerle, bir giz olarak kalması gerekenler perdeleri yırtıveriyor.

Kasabadaki “sır yumağı” ilişkiler, sonunda toplu bir buhrana dönüşüyor. Buhranı en yoğun yaşayansa toplumdan, insanlardan, dünyadan, kendinden nefret eden Pandelis.

Bunlar dışında kimler ve neler yok ki? İçlerindeki ateşe teslim olanlar, hüzünlerine neden olarak gördüklerini öldürmeye çalışanlar, bunalımlara dayanamayıp aklını kaçıranlar, esrarengiz yabancılar, dedikodular…

Kahramanlar, her şeye sahip görünseler de derin bir boşluktalar. Duygusal olarak asla tatmin değiller. Zaten onları çıkmaza sürükleyen ana neden de bu.

Kimi maddi olarak fazlasını istiyor, kimi aşık olduğu insanı artık beğenmiyor, kimi yaşadığı aile ortamını reddediyor, kimi kader kurbanı olduğuna inanıyor.

Sonuçtaysa hüznün de belki de en az mutluluk kadar ihtiyaç olduğunu fark ederek hüzne sığınıyorlar.

(cumhuriyet.com.tr, 26.06.2023)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN