Post image
İnsan denen hayvan…

 

Özlem YÜZAK

Teknik açıdan gezegenin en tehlikeli ikinci canlı türü, insan. İnsan yılda 400 bin insanı öldürüyor. Üstelik bu rakam sadece cinayetlerin sayısı. Birincisi kim diye soracaksınız söyleyeyim: Sinek. Sıtma ve benzeri hastalıklar yayarak her yıl ortalama 725 bin kişinin ölümüne yol açıyor. Hatta o minicik boyları ile farklı dönemlerde tarihin akışını değiştirdikleri de biliniyor.

Biz dönelim kendi türümüze yani insana… En güncel örnek: İsrail-Filistin savaşı iki ayı geride bıraktı. Bugüne kadar 12 binin üzerinde can kaybı yaşandı. Önlenebilir miydi? İsrail’in bu orantısız, neredeyse soykırıma varan katliamları durdurulabilir mi? Aslında evet. Nüfusu 10 milyonun altında küçücük bir ülke. Hatta şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz: Ülkenin neredeyse yarısı Netanyahu’nun politikalarına karşı. Ama kimse durdurmuyor. Neden? Aynı şey Ukrayna’da ve Yemen’de yaşanıyor.

Dünya üzerinde 206 ülke var. Birçok bölgede savaşlar çatışmalar… Her yıl yüz binlerce ölümler…

Haydi geçtik savaşları, ya kadın cinayetleri… Her yıl tüm dünyada 90 bine yakın kadın öldürülüyor. Ve bunların çoğu yakınlarındaki erkekler tarafından, babaları, kocaları, eski sevgililerince katlediliyor…

İşin bir de dolaylı yönü var… İnsan politik bir varlık. Sadece kendini ve çıkarlarını düşünmesinden dolayı başkalarının karşı karşıya kaldığı felaketler ve ölümlerin sayısı nedir acaba? Ya da insan eliyle yaratılan küresel ısınmanın dizginlenmemesi yüzünden yaşanan facialar… Aşırı sıcakların, aşırı soğukların, sellerin, fırtınaların aldığı canlar… Bilanço milyonları bulur her yıl…

İnsan dediğin hayvan… Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bilim ne kadar ilerlemiş olursa olsun bunun kazanımları insanların bütününe yansımıyor… Daha da ötesinde rahat koltuklarında ekran karşısında seyrediyor herkes yaşanan vahşetleri. Sosyal medyada bir iki paylaşım yaparak vicdanını rahatlatıyor. Alışıyor, umursamazlığın o derin, depderin kuyusunun içine sarkıtıyor kendini…

Peki o zaman bir soru: Medeniyet dediğimiz olgu yani uygarlık neden şiddeti azaltmayı başaramadı? Neden her şeyin üstesinden gelmeyi başaran insan aklı; yapay zekâyı yaratan, uzayda yaşam koşullarını oluşturan insan beyni, neden şiddet konusunda eli kolu bağlı duruyor? Neden bu tartışılmıyor? İstenmiyor mu? Silah, ilaç, petrol üreticileri ve finans devlerinin üzerinden yürütülen büyük oyun yüzyıllardır uygarlığı kendi ölçütlerine göre şekillendiriyor ve yönetiyor.

Çağımızın önemli sosyal bilimcilerinden Zygmunt Bauman bakın ne diyor: “Modern devlet tarafından dizayn, idare ve takip edilmesi öngörülen ‘uygarlaşma süreci’; insani kapasitelerde, yeteneklerde, dürtülerde değil insani tutum ve davranışlarda bir reform oldu. Uygarlaşma süreci boyunca insani şiddet eylemleri insan doğasından değil ama göz önünden kaçırılmaya çalışıldı. Bu eylemler ise ‘dış kaynak’ olarak profesyonellere yani siparişle iş yapan ‘şiddet terzilerine’ ihale edildi. Ya da küçük, ‘pis’ insanlara (günah keçileri olarak kölelere, esaret altındakilere, uşaklara) devredilmek suretiyle taşeronlaştırıldı…”

Gelelim günümüze ve soralım: Kimler patron, kimler taşeron, kimler kurban?

İnsan denen hayvan… Aslında hep yerinde sayıyor, değil mi?

(Cumhuriyet, 08.12.2023)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN