Post image
İstanbul sözleşmesi kadını yaşatır mı, yaşatmaz mı?

 

Aslında; kin, nefret dolu, hoş görüden uzak, sevgisiz, kendisine bile yobaz nesiller yetiştirirseniz hiçbir sözleşme bırakın kadını yaşatmayı, etrafınıza şöyle bakın kediyi, köpeği bile yaşatmıyor…

Sevgiden, hoşgörüden uzak adamlar; her gün kediyi, köpeği acımasızca öldürüyor… Anasını, babasını katlediyor…

Sonra da ‘cezasızlık’la, oy kaygısındaki siyasilerin yaptığı düzenlemelerle hemen salıveriliyorlar ve sokaklarda yine ellerini kollarını sağlayarak dolaşıyorlar, suçlarına suç katıyorlar…

Bakın her gün erkek egemen hukuk sistemine; karakol ve mahkemelerde; taciz ve tecavüze uğrayanlar, hakkını arayanlar sanki suçluymuş durumuna düşüyor… Taciz ve tecavüzcü cezalandırılacağına tecavüze uğrayan kadının, sessiz kalmadığı için daha yeni öldürüldüğüne hepimiz tanık olmadık mı bu ülkede?

Muş’ta Fatma Altınmakas’a eşinin kardeşi tecavüz etti… Sanıyorsunuz ki Fatma aile içi tecavüze uğrayan tek kadın mı?

Pek çok mağdur olan çocuk ve kadın sesini çıkaramıyor…

Biliyor ki kendilerine sahip çıkılmayacak, korunmayacak…

İnanın Ağrı, Van tarafında zorunlu hizmetini yapan bir doktor arkadaşımızın anlattığı hala dün gibi kulaklarımızda:

“Birgün çok genç bir kadın geldi. Yaşı 20’nin altında. Hamile ve çocuğunu aldırmak istiyor. İlk bebeğiniz ise almak sakıncalı, bir daha hamile kalamayabilirsiniz vs. diyorum bir türlü ikna edemiyorum. Eşinizle konuşalım, o ne diyor, diyorum. Yine de genç kadın çocuğu aldırmak istiyor. En sonunda dışarda onu bekleyen kişinin eşi değil, kayınpederi olduğu ortaya çıktı. Ve kocası 1 yıldır askerdeymiş…”

Nereden nereye geldik, ama kadın olmak zor bu ülkede… Büyükşehirlerde yaşayan az sayıdaki, eğitimli kadının dışında…

Onların ne kadarı bunun farkında onu da bilemiyoruz…

Ama Fatma’lar suçlu değil tecavüze uğradığı için… Tersine tecavüz eden, ama ortalıkta namuslu havasında dolaşan, dolaşmalarına göz yumulan şerefsizler suçlu…

Bu olayda da; kolluk kuvvetleri ve yargı tecavüzcüyü serbest bırakıyor… Ailesi de tecavüzcüyü bağrına basmış mıdır? Bilemeyiz, ama Fatma’nın kocası ne yapıyor? Karısına sahip çıkmak yerine kardeşinin tecavüz ettiği karısını öldürüyor…

Toplumsal baskı mı? Bilemiyoruz, ama erkek egemen zihniyet, sahtekar ahlak ve namus anlayışının egemen olduğu zihniyet, mağduru, yani Fatma’yı cezalandırıyor…

Oh ne güzel; namus temizlendi…

Kadın cinayetleri, yani erkek şiddeti “bağımsızlık, özgürleşme, eşitlik, eğitim ve de aydınlanma” sorunu aslında…

Bu ülkenin bağımsızlık savaşının önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda erkeklerle omuz omuza savaşmış olan kadınlara yasalarla tam haklarını vermiş, onların eğitilip, erkeklerle her alanda eşit bir şekilde görev alabilmesi, çalışabilmesi için önlerini açmış…

Ezildiğini gördüğü ülke kadının önündeki cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırıcı yasal düzenlemelerin yapılmasını yıllar yıllar önce sağlamış… Yani büyük Atatürk kadınların pek çok ülkede mücadele ederek kazandığı haklara kavuşmalarının, “kadın-erkek eşitliğinin” temellerini atmış, uygulamaya konulmasını sağlamış…

Ama gelinen aşamaya bakın…

Cumhurbaşkanı, “Kadına karşı tüm suçları lanetliyorum” derken bugün bir gazetede; bizlerin milletvekili seçtiğimiz bir adam, yani okumuş vs. Ahmet Hamdi Çamlı… Twitter hesabından, “Kadın erkek eşit değildir, eşitlik koca bir tantanadır. Eşitlik hayvan ve eşyada olabilir. İnsan eşrefi mahluktur, eşi benzeri olmaz. Erkek ve kadın da öyle” demiş… Çamlı, ardından Hürriyet’e de şu değerlendirmelerde bulunmuş:

“Bunu hiçbir akıl, göz, izan sahibi ifade edemez. Şekil olarak da eşit değildir, ruh yapısı olarak da eşit değildir, psikolojisi de eşit değildir. Allah nasıl şirk kabul etmezse, insan da kabul etmez. Kadın ve erkeği eşitliğe zorlayanlar en büyük kötülüğü yapanlardır. Onların fıtratına, yani yaradılışlarına müdahale etmemek gerekir. Kadın ve erkeğe birbirlerinin tamamlayıcısı denebilir. Tavuğa horozluk yaptıramazsın, horoza tavukluk yaptırırken, yumurta çıkmaz. Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetten bahsediliyor, bana göre bu da yanlıştır. Şiddetin kadını, çocuğu gibi erkeği de vardır. Erkek şiddet görmüyor mu yani?”

Şiddetin savunması olur mu? Olamaz elbette…

Ama Atatürk’e hakaretin ayyuka çıktığı günümüzde kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gören, araplaştırmaya çalışan, onu koruyan yasaları uygulamak yerine çeşitli gerekçelerle kaldırılmasını sağlamaya çalışan bu zihniyette dalga dalga yayılıyor…

Üniversiteli Pınar’ın evli olduğunu öğrenince terk ettiği canavar ruhlu katilinin, terk edilmeye hazmedemeyip “önce dövüp, bayılınca boğup, bir bidona koyarak yakıp, sonra da gömüp, üzerine beton atmasının” haberleri çıkınca bir duyarlı insan, sanatçı Tarkan’ın dediği gibi “sonumuz hayır ola…” Deyip, son bir şey eklemek istiyoruz:

Bu ülkenin nüfusunun yarısı kadınlardan oluşuyor… Kadınlar ölmek, şiddet görmek istemiyorsa her şey kendilerine bağlı…

 

 

İyi haftalar

Umut Vakfı

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN