Post image
İzmir’in Seda amiri 190 cinayeti çözdü

headline

 

Pınar YILDIZ YÜKSEL

Türkiye’nin ilk ve tek kadın asayiş şube müdürü Seda Okur, kurduğu özel ekibiyle İzmir’de başarılı işlere imza atıyor. İzmir sokaklarında gece yarılarına kadar dolaşan Okur ve ekiplerinin bugüne kadar aydınlatmadıkları cinayet kalmadı.

İzmir’e Türkiye’nin ilk ve tek asayiş müdürü Seda Okur’u ziyarete gidiyoruz. Bizi ağırlarken yüzündeki üzüntüyü saklayamıyor. “Şehidimiz var Pınar Hanım ve çok üzgünüm” diye devam ediyor. Arkadaşları polis memuru Mehmet Çelik, kimlik kontrolü yaparken bıçaklı saldırıya uğramış ve şehit olmuş.

“Cenazesine katıldık, ailesinin acısını yüreğimin tam ortasında hissediyorum. İki çocuğu babasız kaldı, eşi çok üzgün” diyerek anlatıyor anaç bir tavırla. O an bir kadının bu görevde olmasının ne kadar doğru olduğunu düşünüyorum.

Okur, son 2 yıldır İzmir’de görev yapıyor. Göreve geldiği günden beri İzmir’de faili meçhul cinayet kalmamış. Bu başarının tek başına sahibi olmadığını söylüyor, kurduğu ekiple gurur duyuyor.

2 yıl önce işe başladığında iki ayrı özel ekip kurmuş. Biri günümüzde işlenen cinayetlerin üzerine giderken diğeri tozlu raflarda kalmış dosyaları raflardan indirerek aydınlatmaya çalışıyor. Bu iki ekip de büyük başarılara imza atmış. Öyle ki, 2016 yılında İzmir’de gerçekleşen 87 cinayetin hepsi çözülmüş.

2017’de 92 cinayet meydana gelmiş ve faili meçhul olanı kalmamış. 2018 itibari ile 12 cinayetleri var ve hepsi çözülmüş. Bunlardan ikisi kadın cinayeti. Birinin oğlu, diğerinin akrabası tarafından öldürüldüğü ortaya çıkarılmış.

Ekibi onu Seda Abla olarak görüyor. “Kadın olduğu için çok anaç. Bu anaç tavrı mesleğine pozitif olarak yansıyor. Hepimiz onun evladı gibiyiz. Polisiz, sokakta olduğumuz için zarar görmemiz normal, ama kadın gözüyle bir anne gibi bizi korumaya çalışıyor. Aile gibiyiz. Şubemizin en büyük artısı da bu” diyorlar.

kavgaya-dalarim

SANAT TARİHİ OKUDU

Seda Okur, sanat tarihi okurken Polis Akademisi’ne de devam ediyor. Mezun olduğunda ise tercihini polislikten yana kullanarak, komiser yardımcısı olarak İzmir’de göreve başlıyor. Sanat tarihi de okuduğu için tarihi eser kaçakçılığı üzerine yoğunlaşıyor. Bir sonraki görev yeri Şanlıurfa oluyor. Ne gariptir ki, mesleğinin 20. yılında yine ilk görev yeri olan İzmir’e tayini çıkıyor. Fakat bu kez asayiş müdürü olarak.

SUÇ ORANI AZALDI

Bu görevle Türkiye’nin ilk ve tek asayiş müdürü olan Seda Okur, görevinin de hakkını veriyor. İzmir sokaklarında suç oranı azalıyor. “Ev insanın kalesidir” diyerek hırsızlık vakalarının üzerine gidiyor. Öyle ki, şu an İzmir’de hırsızlık yok denecek kadar az. Bu başarının kendini mutlu ettiğini söyleyen Okur, “Gece 03.00’de bile İzmir sokaklarında rahatça yürünebilmesini, kadınların işinden evine korkmadan dönmesini istiyoruz. Bunun için uğraşıyoruz ve biz de bütün gece sokaklardayız” diyor.

Olaylara hızlı müdahale etmek de asayiş şube için önemli. Hedefleri olay yerine dört dakika içinde ulaşmak.

KADIN CİNAYETLERİNİ ÇÖZDÜ

Bir kadın olarak kadın cinayetlerinin çözülmesine büyük önem verdiğini söyleyen Okur ve ekibi, en son 8 yıl önce İzmir Çiğli’de kaybolan Münevver Yaradılmış‘ın bir cinayete kurban gittiğini ortaya çıkardı.

Kaybolduğunda 33 yaşında olan Yaradılmış, beraberindeki 30 bin lira ile ev almak için bir emlakçı ile buluşur. O günden sonra kendisinden bir daha haber alınamaz. Ailesi de kayıp başvurusunda bulunur. Aradan8 yıl geçmesine rağmen izine rastlanmaz. Seda Okur göreve geldiğinde özel ekibine dosyanın aydınlatılması için talimat verir. Hastane ve otel kayıtlarında Yaradılmış’ın izine rastlamayınca öldürülme ihtimali üzerinde durulur ve 3 ay içinde 50 kişinin ifadesi alınır. Titiz bir çalışma sonucu emlakçının Yaradılmış’ın ev almak için biriktirdiği parayı alarak onu öldürdüğü tespit edilir. Gömdüğü yeri de gösteren emlakçı tutuklanır.

Bu Okur’un göreve geldiği süreçte çözdüğü üçüncü kadın cinayetidir. Okur, daha önce, 2008 yılındayken bindiği işyeri servisinden Selçuk ilçesinde inen ve kendisinden bir daha haber alınamayan Ümmü Özkan‘ın, aşk yaşadığı öne sürülen A.T. tarafından av tüfeği ile başından vurularak, 4 yıl önce kaybolan Hediye Gülfidan Kara‘nın ise birlikte yaşadığı R.S. tarafından boğularak öldürüldüğü ortaya çıkarmıştı.

780x411-izmirde-cinayetleri-kadin-mudur-cozuyor-1520239313372

RAHATLAYIP İTİRAF ETTİ

Ödemiş’te 10 yaşındaki Ceylin‘in evlerinin önünde oynarken kaybolup günler sonra komşularının evinde ölü olarak bulunması tüm Türkiye’yi sarsmıştı. Bu olayı da çözen Okur, “Komşu kadınla sabaha kadar konuştum. Aynı şeyleri farklı zamanlarda tekrar sordum. Çelişkili cevaplar verdi. Ancak bir kadın olarak karşısında beni görmesi, onu rahatlatmıştı. Böylelikle itiraf aldım” diyor.

Meslek hayatının 20. yılında Okur. Bu güne kadar sayısız vakaya şahit olmuş. Sayısız cinayet, hırsızlık ve kavgayla karşılaşıp bunlardan hiç etkilenmemek mümkün mü? “Çözdüğünüz vakalardan asla unutamadığınız var mı?” diye soruyorum. Derin nefes alıyor ve “Olmaz mı, serviste unutulduğu için vefat eden küçük Alperen’i asla unutamıyorum. Ben de bir anneyim ve izlediğim görüntüler sık sık aklıma geliyor. Ailesinin hissettikleri, yaşama nasıl tutunacaklarını düşünüyorum sık sık” diyor.

FARK YARATIYOR

Okur ile konuşurken odaya İzmir Emniyeti Gasp ve Büro Amiri Kamil Özkan geliyor. Özkan’a bir kadın asayiş müdürü ile çalışmanın nasıl olduğunu soruyorum. Özkan, “İlk defa üstümde bir kadın yönetici ile çalışıyorum. Önyargılıydım, polisliğin erkekler tarafından yapılması gerektiğini düşünüyordum. Ta ki Seda Abla’yla tanışana kadar. Kadınlar detaycı, ayrıntıcı. Hani eşinizle kavga edersiniz… Siz unutursunuz, ama karınız unutmaz. Söylediğiniz kelimeleri virgülüne kadar yıllar sonra bile hatırlatır. İşte sorguda Seda Abla tam bu titizlikle çalışıyor. Biz unutuyoruz, ama o söylenilen hiçbir şeyi unutmuyor. Bizim atladıklarımızı o asla atlamıyor. Kadının detaycılığı bu alanda fark yaratıyor” diye anlatıyor.

2017090409375219_0a3n2qua8ijqdcha5uluhoqb521

KAVGAYA DALARIM

Emrinde pek çok polis var, ama o olay gördüğünde hemen müdahale ediyor. Hatta başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Bir gün Kamil ile sabaha karşı 02.00 civarında Kıbrıs Şehitleri’ndeydik. O sırada bir kavga çıktı. Ben fırladım, Kamil ‘Abla nereye gidiyorsun, dur sen’ dedi. ‘Ne demek dur Kamil! Müdahale edeceğim’ dedim. ‘Sen otur ben ederim’ dedi. Kavgayı ayırmaya çalışırken bir baktım zabıtalar da geldi. Sonrasında ‘Sizi kadın olarak kavganın içinde görünce biz de utanıp ayırmaya geldik’ dediler. Ben kadınım, aman kavgaya girmeyeyim demem. Çünkü ben polisim. Rütbeli de olsam olaya başka müdahale edecek kimse yoksa, müdahale ederim.”

SIKINTILARINI DA SAHİPLENİYORUM

Ekibinin Okur’u çok sevdiğini görmemek mümkün değil. Tüm sıkıntılarında gittikleri ilk kişi o oluyor. Yeri geliyor ekip arkadaşlarından birinin lojman sorununu çözüyor yeri geliyor eşleriyle olan problemlerini dinliyor. “Arkadaşlarımın yaşadığı sıkıntılar benim için önemli. Hastadır ya da hastası vardır, paraya ihtiyacı vardır… Ben müdür olarak bunlarla da ilgileniyorum. Çünkü biz bir aileyiz. Ekibimi sadece çalıştırmak değil, sıkıntılarına derman olmak da benim görevim. Bu ağır bir yük, ama zevkle yaptığım bir iş. Aile olunca yük gibi gelmiyor, severek ilgileniyorum. Özel hayatlarına da müdahale edebiliyorum” diye gülerek anlatıyor.

KIZIM BENİMLE GURUR DUYUYOR

Okur’un babası eski Diyarbakır ve Urfa Emniyet Müdürü Orhan Okur. Babasını hep evin dışında hatırlıyor. Polis evinin dışında olur felsefesiyle büyüyor. Annesi yanında olduğu için bu onu fazla etkilemiyor. Ancak şimdi o, babasının mesleğini yapan bir anne. Dolayısıyla durumu çok daha zor.

“Tercihimi baba mesleğinden yana kullandım. Hiç pişman olmadım. Tabii ki zorlukları var. Hele bir evladınız varsa… O dengeyi kurmaya çalışıyorum. Anne figürü babadan biraz daha farklı. Çocuğunuz ateşlendiği zaman takip edip yarım saatte bir kontrol etmeniz gerekiyor. Başında bekliyorsunuz. Dün eve gittiğimde saat sabaha karşı 03.30’du. Dengeyi kurabilmek çok zor. Ateşli olduğunda dışarı çıkmak zorunda da kaldığım oldu. Kızımın ‘Anne bugün gitmesen olur mu? Hastayım desen olmaz mı?’ dediği çok oldu. Hala da söylüyor. Bazen iş yerine de geliyor. İzmir İl Emniyet Müdürümüz Hüseyin Aşkın çok babacan biridir. Her zaman çocuklarımıza öncelik verip, onlarla vakit geçirmemizi öğütler. Bu konuda bana da çok yardımcı olmuştur. Kızımın bana bakarken gurur duyduğunu görüyorum, ama onun zamanından çaldığımı da biliyorum. Bu meslek bunu gerektiriyor.”

cozulemeyen-87-cinayeti-cozmeyi-basardi-38737

SELFİE ÇEKTİRMEK İSTİYORLAR

Seda Okur görevini o kadar iyi yapıyor ki, tüm İzmirliler ondan haberdar. Anaç, ama bir o kadar kararlı tavrı sokaklarda konuşulmaya başlamış bile. Başbakan Binali Yıldırım‘ın İzmir ziyareti sırasında görevli olan Okur, o gün başına geleni gülerek anlatıyor:

“9 Eylül’de Başbakanımızın güvenliğini sağlamakla sorumluyduk. Kuş uçurmuyoruz. O an bir vatandaş geldi ve bana bakarak ‘Siz İzmir Asayiş Şube Müdürü Seda Okur değil misiniz?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim, ama diğer yandan gözlerimle etrafı inceliyorum. ‘Bir selfie çektirelim mi, lütfen’ dedi. ‘Görev başındayım şu an çektiremem’ dedim kibarca. Şaşırdı, arkasını dönüp gitti. Hala aklıma geldikçe gülerim.”

İZMİR’İN KADIN AMİRLERİ

Okur’u ziyaret ettiğimiz gün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Bu sebeple Alsancak’ta Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir yürüyüş vardı. Biz de Seda Abla’nın yanında alana gittik. O güne özel İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın’ın talimatı ile tamamen kadın polisler görev yapıyordu. O kadar çok kadın polisi ilk kez bir arada gördüm. Hatta İzmir Emniyet Müdürlüğü’nün bünyesinde 20 kadın polis şefinin görev yaptığını öğrendim. İl Emniyet Müdürü Aşkın’ın ekibi, en fazla kadın şefin görev yaptığı dönem olarak kayıtlara geçmiş bile. Ben de Balçova İlçe Emniyet Müdürü Süheyla Tuğbay, Çocuk Şube Müdürü Güldan Türkal, İzmir İl Emniyet Müdür Yardımcısı Nalan Demirel ve Pasaport Şube Müdürü Aysel Uyar ile tanışma fırsatı buldum ve hepsiyle gurur duydum.

10 BİN BAKIMINA GİDİYORUM

Okur çok yoğun, kızına bile ayıracak vakti kısıtlı. Ama bir kadın olarak merak ediyor ve kendisine zaman ayırıp ayıramadığını soruyorum: “Kendime çok vakit ayıramıyorum. İşimde aile gibi bir ortamda olduğum için kendime ayrılmış vakit olarak sayıyorum. Arada bakım yaptırmak için kaçıyorum ama. ’10 bin bakımım geldi çocuklar, birkaç saat ortada yokum’ diyorum. ‘Tamam abla’ deyip idare ediyorlar. Saçlarımı boyatınca kendimi çok iyi hissediyorum. Beni kendime getiriyor. Sabah makyaj yapsam da akşama kadar kalmıyor zaten. Gün içinde de tazelemem. Ama ruj ve allık sürmeyi severim” diyor.

(Sabah Pazar, 11.03.2018)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN