Post image
“Kadına yönelik suç, toplumun tamamına yönelik suçtur”

 

Emine Bulut’un vahşice katledilmesinin görüntüleri hepimizi derinden yaraladı ve tüm Türkiye gündemine oturdu…

Ama maalesef Prof. Dr. Mesude Atay’ın da dediği gibi kadına şiddet ve kadın cinayetleri haber olma statüsünün önüne geçemez hale geldi…

Oysa en tepeden başlayarak en alt birimlere kadar ciddi bir seferberliğin başlatılması gerekiyor ve vahşice öldürülmesinin görüntüleri büyük bir infiale neden olan Emine Bulut olayı niçin kadına şiddet üzerine başlatılacak bir seferberliğin başlangıcı olmasın ki…

Bakın İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan kadına yönelik şiddet üzerine çok ciddi ve güzel bir akademik çalışma yapmış. Aslında Emniyet Müdürü Çalışkan’ın bu akademik çalışması Mart 2019’da yayımlanmış Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi’nde…

Biz Emine Bulut cinayeti sonrası ancak Mert İnan’ın 25 Ağustos günü Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan haberi sayesinde bu akademik çalışmadan haberdar olduk. Daha sonra da gazeteci Damla Kaya konunun üzerine gitti…

Dr. Musafa Çalışkan, “İstanbul’da ‘Kadına Şiddet’ ve ‘Kadın Cinayeti’ vakalarına yönelik, nicel-nitel bir inceleme” başlıklı çalışmasında gerçekten çarpıcı bulgulara yer veriyor… Ve bizlerin gerçekten ilk kez resmi anlamda ulaşabildiğimiz ciddi rakamlar bunlar…

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ve Cinayet Büro Amirliği’nin 2017-2018 yılı verilerinden yararlanıldığı belirtilen akademik çalışmasında; “Kadına şiddet konusunun öneminin toplum tarafından daha net gözlemlenebilmesi için bu araştırmayı yaptığını” vurguluyor Çalışkan…

 

 

Kadına şiddetin birçok alanda olduğunu, ama genel olarak şiddetin fiziksel, sözel, ekonomik, cinsel ve duygusal olarak kategorize edilebileceğini vurgulayan İstanbul Emniyet Müdürü, “Bu şiddet eğilimlerinden, kadınların en fazla maruz kaldıkları şiddet ise fiziksel şiddet” diyor…

Türkiye ve dünya genelinden örnekler de verdiği akademik çalışmasında; suçluların işledikleri suçu normalleştirmek adına “kadının ayrılık talebi, namus, aldatma-aldatılma, kıskançlık” gibi gerekçeleri öne sürdüklerine dikkat çekiyor. İstanbul’da 2017-2018 yılları arasında gerçekleşen kadına şiddet vakalarında bir artış olduğunun gözlemlendiğini belirten Dr. Çalışkan, kentte sadece 2 yıl içerisinde, kadına şiddetle ilgili müracaatların sayısının 52 bin 600 olduğunu, 2 yılda 113 de kadın cinayetinin işlendiğini bildiriyor. Araştırmada, “Geçmiş birkaç yılın dahil edilmesi halinde ise 100 bin gibi bir rakamın çıkması olası bir durumdur. İstanbul’da kadına şiddet vakaları, aktif olarak çalışan polis sayısı ile orantılandığında ortalama olarak bir polis memuruna, takibi yapılması gereken sekiz kadına şiddet konusu düşmektedir. Bu oransal durum şunu göstermektedir: Tüm polisler hırsızlık, terör, toplumsal olaylar vs konularla ilgilenmeyip sadece kadınların korunması amacıyla görevlendirilse dahi güvenlik güçlerinin sayısı bu toplumsal sorunun çözümü aşamasında yeterli olamamaktadır” ifadeleri dikkat çekiyor.

Ki, 2017’de İstanbul’daki polis sayısı 35 bin, 2018’de de 40 bin civarında…

Sayın Çalışkan’ın İstanbul’u kapsayan çalışması gerçekten Türkiye’de yaşanan kadın şiddet ve kadın cinayetleri sorununa ışık tutuyor…

Akademik çalışmada; İstanbul’un 39 ilçesindeki verilere göre Adalar, Bakırköy, Şile, Beykoz, Beşiktaş ve Çekmeköy kadın için en güvenli ilçeler olarak dikkat çekiyor. Esenyurt ve Kücükçekmece ise kadınlar açısından en güvensiz ilçeler olarak ifade ediliyor çalışmada.

Araştırmada şu saptamaya da yer veriliyor:

“Kadın cinayetlerinde, tek gerekçe olmamakla birlikte, genellikle ekonomik bir sorun göze çarpmaktadır. Hem şüphelinin hem maktulün işsiz olması durumunda, yaşanan şiddet olaylarının cinayetle sonuçlanma ihtimali daha yüksektir. Kadın cinayetleri konusunun sadece ekonomik gerekçelerle açıklanabilmesi mümkün olmadığı gibi bu cinayetleri sadece aile içi sorunlarla açıklayabilmek de mümkün değildir. Ancak elde edilen verilerde, kıskançlık, aldatılma şüphesi, boşanma gibi konularda erkeğin ısrarlı tutumu ve kadının sahibinin kendisi olduğu gibi bir algının, cinayetlerin en önemli nedenleri olduğu görülmektedir.”

İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan çalışmasında, “Kadına şiddet uygulayanların, sorunlarını bastırmak için şiddet eğilimiyle hareket etmesi ve bunu meşru hakları gibi görmesi, şiddetin toplumda normalleşmesi gibi tehlikeli bir duruma da yol açmaktadır. Şiddet eğilimini engelleyebilmek, eğitimli ve sosyal çevreyle barışık bir neslin yetişmesi ile mümkün olabilir ve bu tür sosyo-kültürel bir gelişimin kısa sürede sağlanabilmesi pek mümkün değil” tespitini de yapıyor…

‘Kadına yalnız olmadığı hissettirilmeli’

Mustafa Çalışkan akademik çalışmasının sonuç bölümünde; “Kadına şiddetin minimum seviyeye indirilmesi, ülkedeki tüm resmi ve sivil toplum kuruluşlarının uzun soluklu süreçte ve tam bir uyum içerisinde ortak çalışmasıyla sağlanabilir” vurgusunu yapıyor…

Ki kesinlikle haklı ve bu büyük toplumsal sorunun bertaraf edilebilmesi için bir an önce başlanmalı bu çalışmalara…

Ayrıca çok önemli bir vurgu yapıyor Çalışkan: “Kadın yalnız olmadığını hissetmeli…” Ve herkese çağrıda bulunuyor:

 “Kadına şiddet suçlarında, yayın görevi yapanlara, ailelere, eğitimcilere, güvenlik güçlerine ve hukukçulara görev düşmektedir. Toplumun her kesimi cinsiyet ayrımcılığına hassasiyetle yaklaşmalı ve toplumu yönlendirmede pozitif rol üstlenmelidir. Kadına şiddetin minimum seviyeye indirilmesi, ülkedeki tüm kuruluşların tam bir uyum içinde ortak çalışmasıyla sağlanabilir. Kadına şiddet, toplumun tamamına yönelik bir suçtur. Çünkü bu tür şiddet, çocuktan kadının çevresine kadar sirayet etmekte ve toplumda sosyal organizasyon bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kadına şiddette topluma düşen sorumluluk, adli süreçten, tedavi sürecine ve topluma adapte olma aşamasına kadar her adımda kadına yalnız olmadığını hissettirmektir.”

İşte kadına şiddet ve kadın cinayetleriyle ilgili bir bilimsel çalışma ve de bir Emniyet Müdürü’nün kaleminden… Eminiz ki, devlet kademelerinde görevli ve akademik kariyer yapan pek çok yöneticinin de bu alanlarda çalışmaları vardır…

O halde “Kadına şiddet ve kadın cinayetleri” sorununu masaya yatırmak için neden, niçin bekleniliyor…

İyi haftalar

Umut Vakfı

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN