Post image
Kızımın katiline…

Özlem AKALAN

Kızının katiline mektuplar yazarak “Neden?” diye soran ve onunla yüzleşen Ruth’un çarpıcı öyküsünü anlatan “Kızımın Katiline Mektuplar”, aile içi şiddetin dışarıdan fark edilmesinin ne kadar güç olduğu gerçeğinin altını çiziyor.

kızımın katilineRuth Sutton, 57 yaşında, kütüphanecilik yapan, eşinden ayrılmış, iş dışında vaktini bostanında geçiren, kedisi Milky ile yaşayan, mutlu ve sıradan bir kadındır. Bir akşam saat sekiz sıralarında kızı Lizzie’den, cumartesi günü torunu Florence’e bakıp bakamayacağını soran bir telefon mesajı alır. Ruth hemen kabul eder. Ne de olsa dört yaşındaki torunu onun neşe kaynağıdır. Birkaç saat sonra, tam da dişlerini fırçalayıp temiz çarşafların arasına gömülmeye hazırlanırken telefonu çalmaya başlar. Önce bu saatte gelen bir telefonun hayra alamet olmayacağını düşünüp açmak istemez, ama sonra, tam da bu sebepten telefonu cevaplar. Arayan, damadı Jack’tir ve telefonda haykırıyordur. Önce küçük Florence’in başına bir kaza geldiğini düşündür Ruth; Jack’in “Lizzie” dediğini sonradan idrak eder.

Jack spor salonunda çalışırken, Florence de odasında uyurken eve giren biriya da birileri Lizzie’yi öldürmüştür!

Ruth aceleyle evden çıkıp, kızının çok da uzak olmayan evine gider. İçeri girer ve bir kan gölünün ortasında yatan kızını görür. Tam o sırada gelen polis ve sağlık ekibi herkesi evden çıkarırken Ruth’un içinde hâlâ bir ümit vardır: Kızı ölmüş olamaz…

Ne yazık ki sağlık ekipleri Lizzie’nin ölümünü doğrular. Üstelik evdeki şömine çubuğuyla dövülmüştür. Vücudunda on iki sert darbe izi vardır. Polis inceleme için evi kapatır. Ruth, yanında damadı Jack ve Florence ile evine doğru yola çıkar.

Daha ilk konuşmalarında Ruth ile Jack kimin Lizzie’ye zarar verebileceği konusunda hemfikir olurlar: Genç kadına hayran olan, takip eden, istediği ilgiyi göremeyince tehdit mektupları yollamaya başlayan Broderick Litton. İşitme engelliler için tiyatrolarda çevirmenlik yapan hatta bir tiyatro oyunu da sahnelenen 29 yaşındaki Lizzie’yi takıntı haline getiren Broderick, onu bir oyunda görmüş ve hayran kalmıştır. Çiçekler ve mektuplar yollayarak Lizzie’nin ilgisini çekmenin ötesine geçerek birkaç yıl önce evinin kapısına kadar gelmiştir. Jack’ten boşanıp kendisiyle birlikte olması gerektiğini söylecek kadar ileri gitmiş, Lizzie adamı kapı dışarı edince de pişman olacağını, onu öldüreceğini söyleyen tehdit mektupları almaya başlamıştı. Genç kadın elbette polise bildirmiştir. Yanında biber gazı ve alarm taşıyordur. Belli ki Broderick’ten bir yıldır ses çıkmaması Lizzie’nin gardını düşürmesine sebep olmuştur.

KATİL KİM?

Ruth ve Jack, polise şüpheli olarak Broderick’in adını verir ve daha önce yaşananları bir bir anlatırlar. Ne var ki cinayetten birkaç gün sonra polisler Ruth’un evinde, damadı Jack’i karısını döverek öldürmek suçuyla tutuklarlar.Ve onlarla bir bilgiyi daha paylaşırlar; Lizzie 7 haftalık hamiledir.

Jack tutuklanırken onun gerçekten kızının katili olduğunu anlamıştır Ruth.

Ancak ufak tefek oyunculuk işleri dışında çalışmayan, bununla beraber sevilen, kibar ve karısını seven Jack’in nasıl olup da onu öldürdüğüne bir türlü anlam veremez.Ruth, ikisi arasında neler yaşanmış olabileceğini düşünürken Lizzie’nin en iyi arkadaşı Rebecca perişan bir halde çıkagelir ve bir sır olarak sakladığı gerçekleri anlatmaya başlar. Henüz Florence’e hamileyken Lizzie Jack’ten şiddet görmüştür. Rebecca bunu tesadüf eseri öğrenmiş, üzerine gitmiş ama Lizzie detay vermemiştir. Aradan birkaç yılgeçtikten sonra Rebecca bir kez daha Lizzie’nin şiddet gördüğünden şüphelenmişx ama genç kadın reddetmiştir. “Keşke” der Rebecca Ruth’a “Bana verdirdiği sözü tutmayıp bunu sana anlatsaydım, Lizzie ile konuyu tekrar konuşsaydım.” Artık iş işten geçmiştir ve Rebecca dışında hiç kimse aile içi şiddete tanık olmamıştır ve onunda elinde bir kanıt yoktur.

Ruth, bir yandan sürekli huzursuzluk çıkaran, ağlama krizine giren torunuyla sağlıklı bir iletişim kurabilmek ve kütüphaneye yeni atanan müdürle ilişkisini düzeltebilmek, bir yandan da katile duyduğu öfke yüzünden kızının yasını tutamaz. İnkar, idrak ve yas süreci olması gerektiği birbirini takip edemez ve Ruth cinayetin sebebini anlamaya odaklanır. Jack’e sormak istediği tek bir soru vardır: Neden? Bu yüzden, yaşanan olayların ardından 4 yıl geçtikten sonra Ruth hapishanedeki Jack’e yani kızının katiline yazmaya, nefretini kusmaya ve sorular sormaya başlar.

HEP BİR “ACABA?” VAR

Her ölüm acıdır. Hele bir anne için çocuğunu kaybetmek. Bununla birlikte Lizzie’nin eşi tarafından, hem de çocuğu evdeyken dövülerek öldürülmüş olması, romanın anlatıcısı Ruth’u daha da içinden çıkılmaz duygulara sürüklüyor. Kızının ölümünden sonra teskin etmeye çalıştığı, evinin kapılarını açtığı, torununun babası ve çok sevdiği damadının katil olması Ruth’un iki kez yıkılmasına sebep oluyor. Jack’in mahkeme sürecindeki inkârı, Oscarlık bir oyunculuk sergilemesi, anne babasının Ruth ile iletişime geçme çabaları kahramanı daha da yıpratıyor.

kkatiline

Burada yazdığım hikâyeyi okuyup, empati yaparak içiniz kararması. Çünkü suç ve gerilim türlerinde bir marka haline gelen yazar Cath Staincliffe, dili ve kurgusu sayesinde karanlık bir atmosfer yaratmamayı başarıyor. Kendinizi bir yas evinde ya da parmaklıklar arasında hissetmeyeceğiniz, sonuna kadar “Acaba mı?” diye sorarak merakınızı taze tutacağınız bir hikâye yazmış. Aile içi şiddetin az bilinen ve göz ardı edilen noktalarını en sade biçimiyle okura aktaran roman başından itibaren “Bize en büyük kötülüğü yapanları affedebilir miyiz?” sorusunu da okura sorduruyor.

İngiliz ITV3’ün Suç Gerilimi Romanları seçkisinde yer alan ve Specsavers Suç Gerilimi Ödülleri 2014’ün en iyi altı suç gerilimi romanından birisi olan “Kızımın Katiline Mektuplar”, Staincliffe ile tanışmak iyi bir başlangıç olabilir. İlk romanı “Looking for Trouble”da özel dedektif Sal karakterini yaratan Staincliffe, yazın hayatına bu türle devam ederek pek çok bestseller’a imza atmış.

(Vatan Kitap, 15.12.2015)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN