Post image
Onurlu Bir Ölümün Tuhaf Öyküsü

 

Fikret İLKİZ 

Düzeni sorgulayın! Geriye kalan bir tuhaf hikâye bile olsa!

Bir gün bir alçağın ölümü bile; onurlu bir ölüm olabilir!

Böyle bir gerçekliği yaratan düzen; alçakça insanları öldüren en kötüler bile bir gün onurlu insan olmayı seçerse; kendi ölümüne “ateş” emrini kim versin ister?

Yaşadığı yıllarda Eduardo Galeano; Latin Amerika düzenini şöyle anlatmıştı:

“Görevliler, görevini yapmaz.

Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler.

Bilgilendirme medyası bilgilendirmez.

Okullar cahillik öğretir.

Yargıçlar, kurbanları cezalandırır.

Ordular, kendi vatandaşlarıyla savaşır.

Polisler, suç işlemekten, suçla savaşmaya zaman bulamaz.

Kârlar özelleştirilirken iflaslar kamulaştırılır.

Para, insanlardan özgürdür.

İnsanlar nesnelerin hizmetindedir”

Kısacık “Düzen/1” böyleydi… Galeano dünyaya kendi memleketini ve Latin Amerika’yı bu dizelerle anlatırken sürecek düzenleri anlatmıştı.

“Kucaklaşmanın Kitabı” Uruguaylı gazeteci yazar Galeano’nun kitabı…

3 Eylül 1940 doğumlu Eduardo Germán Hughes Galeano 13 Nisan 2015’te Montevideo’da öldü. Yazar, gazeteciydi. 1960’larda, Marcha’da editörlük yaptı. 1973’te askeri darbe nedeniyle Uruguay’da iktidar değişince hapis yattı. Sürgüne gönderildi ve Arjantin’e yerleşti. Crisis’i yayımladı. 1976’da Jorge Rafael Videla, askeri bir darbeyle Arjantin’de iktidara gelince, İspanya’ya kaçtı. Yıllar sonra memleketine döndü.

Biz Hayır Diyoruz, Kucaklaşmanın Kitabı, Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri, Aynalar, Hikâye Avcısı, Zamanın Ağızları Kadınlar, Tepetaklak, Yürüyen Kelimeler adlı kitapları birçok dile çevrildi.  Ateş Anıları adlı kitap üçlemesinin yanında en çok bilinen “Latin Amerika’nın Kesik Damarları” adlı kitabında Latin Amerika’nın nasıl yağmalandığını yazdı. Avrupalıların ve Kuzey Amerikalıların açgözlülüklerini, toprağın, madenlerin sömürülmesini, yerel insanların hiçe sayılmasını, fakirleştirilmelerinin tarihini anlattı. Matadorların tarafını değil boğaların tarafını tuttuğunu söyleyen, tarihçi olarak anılmak istemeyen, futbol düşkünü Galeano’ya göre, “bakışlarını geriye çevirmiş bir peygamberdir tarih: olmuş olandan hareketle ve olmuş olana karşıt olarak gelecek olanı haber verir.” [i]

Geleceği haber verdi. Düzenin hainliklerini, alçaklıklarını anlattı ve gitti.

Şili’de şöyle seslendi: “Diktatörlüklere hayır, demokrasi kılığına girmiş diktatörlüklere hayır derken, gerçek bir demokrasi için mücadeleye evet diyoruz; kimsenin ekmeğinin ve sözünün reddedilmeyeceği, Neruda’nın bir şiiri ya da Violeta’nın bir şarkısı kadar tehlikeli ve güzel olacak bir demokrasi için mücadeleye evet diyoruz.”[ii]

Kucaklaşmanın Kitabı; kavuşanların kucaklaşmalarının güzel hikâyeleri, geçmişin gerçeği.

Eduardo Galeano’nun bu kitabında vicdanlarıyla kitlesel hafızayı ve dünyanın düşlerini harmanlayanları anlatıyor. “Cesarete Övgü /2”[iii] başlıklı hikayesi bir tuhaf ölüm emrinden geriye kalanlar!

“Bir insanın bir manga asker tarafından kurşuna dizildiğini görüp görmediğini sordum ona. Evet, görmüştü.

El Chino, bir albayın kurşuna dizilmesini görmüştü. 1960 yılının sonunda, La Cabana Kışlası’nda. Batista diktatörlüğüne sayısız cellat hizmet vermişti: acının ve ölümün emrinde, çirkin canavarlar. O albay işte bunların en kötülerinden, en hainlerinden biriydi.

Havana’daki bir otel odasında, bir arkadaş topluluğuyla birlikteydim. El Chino’nun anlattığına göre albay, gözünün bağlanmasını istememiş; son arzusu da sigara içmek olmamış: Bu adam kendi idam törenini kendisi yönetmeyi istemişti.

İlkin, “Hazır ol!” diye bağırmış, sonra “Nişan al!”. Tam “ateş” diye bağıracağı sırada askerlerden birinin tüfeği tutukluk yapmıştı. Albay töreni derhal durdurmuştu. Onu öldürecek olan çift sıra askere, “Sakin olun!” demişti. Askerler öyle yakınındaydı ki elini uzatsa onlara dokunabilirdi.

“Sakin olun!” dedi. “Heyecanlanmayın!”

Sonra onlara gene silahlarını doğrultup nişan almalarını buyurdu. Her şey yoluna girdiği zaman da ateş emrini verdi. Ve düştü.

El Chino bize albayın ölümünü anlattığında kimseden ses çıkmadı. Kalabalıktık, ama hepimiz suskun kaldık.

Yatağın üzerine kedi gibi kıvrılıp uzanmış, kırmızı giysili bir kız vardı. Adı aklımda kalmamış. Bacaklarını anımsıyorum. O da bir şey demedi.

Ortada iki-üç şişe rom dolaştı, sonra herkes gidip yattı. Kız da gitti. Ala eşikten El Chino’ya bakıp gülümsedi ve “Teşekkür ederim,” dedi. “Ayrıntıları bilmiyordum. Anlattığınız için sağ olun.”

Sonradan öğrendik ki o albay, kızın babasıymış.

Onurlu bir ölüm her zaman iyi bir hikâye malzemesidir, bir alçağın onurlu ölümü bile olsa. Bu hikâyeyi yazmak istedimse de yazamadım, sonra zaman geçti ve ben olayı unuttum.

Kız derseniz, bir daha onunla ilgili hiçbir şey duymadım.”

31.07.2023

 

[i] Eduardo Galeano (1940‑2015) Hüseyin Yılmaz. Mülkiye Dergisi 2015 Sayı 39/2, Sayfa 315 – 318.

[ii] Biz Hayır Diyoruz. Eduardo Galeano. Metis Yayıncılık. 1988 ortalarında Şili, Santiago’da “Şili Yaratıyor” günlerinin açılış konuşmasından…

[iii] Kucaklaşmanın Kitabı. Eduardo Galeano. Can Yayınları. 9.Basım Aralık 2022. İstanbul. Sayfa 276.

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN