Post image
Şiddet içeren simülasyon oyunları çocuk ve gençleri olumsuz etkiliyor

 

Oyunların çocukların beyin altına vermiş olduğu sinyallerle kişiliğin bozulmasına, zorba bir kişilik olmasına ve tamamıyla toplumdan kopan asosyal bir birey haline gelmesine neden olduğunu söyleyen Çocuk Gelişim Uzmanı Derya Öztürk, ailelere uyarılarda bulundu.

Sokak oyunlarının, yerini büyük oranda dijital ve sanal oyunlara bıraktığı günümüzde bu durum beraberinde getirdiği oyun bağımlılığı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giderek bir halk sağlığı sorunu haline geliyor.

Zorbalık ve şiddet içeren simülasyon oyunları, çocuk ve gençler üzerindeki olumsuz etkilerini İLKHA’ya değerlendiren Çocuk Gelişim Uzmanı Derya Öztürk, çocuğun ekran başında geçirmiş olduğu zaman onu sosyal hayattan kopartmaya başladığı gibi dakikalar sonrasında bilinçaltının onu sanki gerçek bir hayatmış gibi benimsemeye başladığını belirtti.

“Çocuk öğrenmiş olduğu zorbalık ve şiddet bağımlılığıyla bunu normal dünyasına dökmeye başlıyor”

Çocukların, zamanlarının çok büyük bir bölümünü ekran karşısında geçirdiğini söyleyen Öztürk, “Ekran karşısında duran çocuk öncelikle macera için oyuna başlıyor. Daha sonra oyunda ne kadar can öldürürse ve kişiye zarar verirse ne kadar çok normal insan kişiliğine uygun olmayan olayları yaşamaya başlarsa oyun bazında daha çok popüler oluyor. Bu nedenle çocuk ekran başında geçirmiş olduğu zaman onu sosyal hayattan kopartmaya başladığı dakikalar sonrasında bilinçaltı onu sanki gerçek bir hayatmış gibi benimsemeye başlıyor. Çocuk oradan öğrenmiş olduğu zorbalık ve şiddet bağımlılığıyla oyunda zarar vermiş olduğu kişileri ve bunu normal dünyasına dökmeye başlıyor. Artık normal hayatında daha zorba kavgacı ve şiddette meyilli bir birey haline geliyor. Oyunlar, çocukların beyin altına vermiş olduğu sinyallerle kişiliğin bozulmasına, zorba bir kişilik olmasına ve tamamıyla toplumdan kopan asosyal bir birey haline getiriyor” dedi.

“Çocuklar oyunlara başlarken aslında ilk önce eğlenmek ve vakit geçirmek için başlıyorlar”

Bilinç dediğimiz bir bilinçaltımızın mevcut olduğunu belirten Öztürk, “Örtük bilinçle çocuk tamamıyla gelen her şeye kavga, dövüş ve farklı nedenler öyle bir lanse ediliyor ki bu örtük bilinçle marka tamamıyla şiddet olarak vermiyor. Ancak mesajlarla bilinçaltımıza vermek istediği sinyali tamamıyla yerleştiriyor. Örtük bilinç dediğimiz kavramda subliminal mesajlarla çocuklarımızın hayatına yön vermeye çalışıyor. Son zamanlarda gündemde olan ‘mavi balina’ ve ‘Meryem’ oyunları gibi birçok oyunlar vardır. Çocuklar bu oyunlara başlarken aslında ilk önce eğlenmek ve vakit geçirmek için başlıyorlar” diye belirtti.

“Genç ve ergenlerimize yönelik subliminal mesajlar ilkokul ve anaokulu çocuklarımıza kadar indi”

Öztürk, “Daha sonra çocuklara yirmi sekiz gün boyunca belli başlı görevler veriliyor. 28 gün boyunca verilen görevlerde çocuklarımız gece üçte dörtte ve beşte belli sinyallerle uykudan koparılıyor. Uykudan kopartılan bu çocuklara yine orda yapılması gereken görevler tek tek verilerek onlar tamamıyla bu subliminal algıyla oyunlara adapte oluyorlar. 28 günün sonunda çocuklar maalesef intihar ve hayatlarından vazgeçecek seviyeye geliyorlar. İntihar etmeseler de yeme içme bozuklukları kaygısal bozukluklar ve uyku bozuklukları gibi hayatlarına etki edecek kazanımlar alıyorlar. Subliminal mesajlar zaten internet ve sosyal medyada o kadar karşımıza çıkıyor ki genç ve ergenlerimize yönelik olan bu mesajlar ilkokul ve anaokulu çocuklarımıza kadar indi” dedi.

“Ailelere tavsiyem sınırlı alanda teknolojiyi çocuklarına sunmalarıdır”

Anne ve babalar teknoloji çağında dünyaya getirmiş oldukları çocuklarını hiçbir şekilde internetten soyutlayamadığına dikkati çeken Öztürk, “Telefonun, çocukların yatak odasına girmemesi gerekiyor. Ailece oturmuş olduğumuz alanlarda çocuk telefonuyla rahat rahat oynayabilir. Ancak çocukların yalnız kalmış olduğu mahrem alanlarda belli bir yaşa kadar çocukları hiçbir şekilde telefonla baş başa bırakmamalıyız. Sosyal bağımlılık dediğimiz ekran bağımlılığından uzak tutmak amacıyla belli saatlerden sonra çocuklarımıza ekran başından kalkabilmeyi öğretmemiz gerekiyor. Ailelere tavsiyem sınırlı alanda teknolojiyi çocuklarına sunmalarıdır. Küçük yaşlardan itibaren çocuk eğer aileden belirli bir ilgiyi veya sosyal çevresinden istediği etkiyi göremese bir yere bağlanmak zorunda kalır. Bağlanacağı yerin ekran olmaması adına da belli spor dallarına ve belli hobilere onları yönlendirmemiz gerekiyor. Seveceği bir işi çocuklara sunarsak ekran bağımlılığından ve sosyal medya zararlarından onları korumuş oluruz” diye konuştu. İLKHA

(Ağrı Memleket, 06.01.2023)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN