Post image
Şikago 7 Davası: Bırak güneş içeri girsin!

 

Tuğçe MADAYANTİ DİZİCİ

Filmler çok güçlü şeyler. Umarım bu film çok kişiye ulaşır. Özellikle hemen her coğrafyada fikirlerinden dolayı yargılananları bir kez daha anmamızı ve desteklerimizi onlardan çekmememiz gerektiğini hatırlatır.


Şikago 7 Davası: Bırak güneş içeri girsin!

Aaron Sorkin’in yazıp yönettiği The Trial of the Chicago 7 (Şikago Yedilisi’nin Yargılanması) filmi bir başyapıt, 2020’nin de en iyi filmi. Sinema çok güçlü bir araç ve bu gücünü gerçeği söylemeye odaklanarak sonuna kadar kullanmış bir film var karşımızda. Adalet Bakanlığı’nın siyasete ne denli bulaştığını ve yeni seçilen başkanın, düşmanlarını ortadan kaldırmak için hukukun nasıl araçsallaştırıldığını ustaca ele alan bu film, bir yanıyla son derece ürkütücü hatta korkutucu. Çünkü 60’lardan 50 yıl sonra dahi bugün, bu yozlaşmanın hala ne kadar geçerli olduğunu göstermekte.

BÜTÜN DÜNYA İZLİYOR!

1967’de Beyond Vietnam konuşmasında MLK “Amerika’nın bütünlüğünü, Amerikan hayatını önemseyen hiç kimsenin süregelen savaşı görmezden gelemeyeceği artık son derece nettir. Amerikan ruhu tamamen zehirlenirse otopside “Vietnam” yazmalıdır” diye seslendi ve öldürüldü. Demokratların 1968’de adayı olan RFK zafere doğru ilerlerken “Birleşik Devletler’de ihtiyacımız olan şey nefret değil, sevgi ve bilgeliktir” dedi ve öldürüldü. Bu sırada yüzbinlerce asker Vietnam’a gönderilmeye ve bölge adeta Amerikan napalmında dönüştürülmeye devam etti. Demokrat Parti Hubert Humphrey’i aday gösterecekti ancak her ne kadar demokrat olsa da Humphrey de, aynı bugün bizimkiler gibi, savaş ve milliyetçilik söz konusu olunca Nixon’dan farklı tavır almıyordu. İşte bu yüzden farklı örgüt ve sivil birliklerden otobüsler dolusu genç, Şikago’ya 35. Ulusal Demokratik Kongre’ye, protestoya gittiler. Kabine değişip Nixon başa gelince, yeni Adalet Bakanı John Mitchell’ın ilk işlerinden biri intikam almak oldu ve atanmış federal savcılar ile sivil toplumun demokrat liderlerine suç istinat edilerek dava açıldı. Ve Amerikan hukuk tarihinin en utanç verici siyasal yargılamalarından biri yaşandı. Adalet Bakanlığı’nın uydurduğu yeni suçlama ile yargılanan 7’liyi ise bütün dünya izledi; SDS’den Tom Hayden, Rennie Davis, Yippie’lerden Abbie Hoffman, Jerry Rubin, MOBE’den David Dellinger, ayrıca Lee Weiner ve John Froines.

ZAMANSIZ BİR GERÇEK OLAY

Bu film 1968 ile ilgili değil, bu film bugün ile ilgili. Gerçek olayın içinde yer alan isimlerin itibarına zeval getirmeden gerçeği sadece gerçeği anlatmaya odaklanan senaryosu ile bir nostalji yaratmamayı veya tarih dersi vermemeyi tercih eden Aaron Sorkin bunu yönetmen olarak da başarmış. 60’lar ikonografik görüntülerine neredeyse hiç yer vermemeyi tercih eden yönetmen, filmde hippilere, Hard Hat’lere, barış işaretlerine, saykodelik estetiğe yaslanmamış. Davaların gerçek kayıtlarını izlerseniz siz de görürsünüz ki gerçekte kullanılan salon mahkeme salonu dışında her şeye benzemekte. Prodüksiyon tasarımcısı Shane Valentino ve Sorkin nesnel gerçekliği es geçerek devasa bir mahkeme salonu yaratmışlar; Federal hükümetin tüm ağırlığının, baskıcılığının yargılanan 7’linin üzerine çullandığını resmeden bir mahkeme salonu.

 

 

SES TASARIMINDA OSCAR’LIK

Protesto sahneleri izlemeyi en sevdiğimiz sahnelerden, elimizde çok örnek var ancak çoğu bir kurgu sahne olduğunu saklayamayan cinstendir. Argo filminin açılışında Ben Affleck’in gösterdiği protesto sahnesi bunlar arasından başarıyla sıyrılır. Affleck bunu, arşiv ve haber görüntülerini, kendi çektiği çok yakın çekim karelerle kesip biçip birleştirerek bunu başarır. Sorkin de bu filmde estetik olarak Argo’ya benzer bir taktik kullanmış birkaç geniş açıyı, çok sayıda müthiş çok yakın baş çekimleri ile birleştirmiş. Ses tasarımı çok fazla görmezden gelinen bir ünitedir ne yazık ki. Hâlbuki izlerken çoğu zaman fark etmesek de filmi üst kulvara taşıyan hatta filme aşık olmamızı sağlayan görünmez kahramanlardan oluşur. Bu filmin diğer pek çok kategoride adaylığını kesin görüyorum ama ses tasarımında Oscar heykelini almalı diyorum. Filmin müzik tercihlerini çok sevdim, herkesin kullanacağı şekilde 60’lar şarkıları kullanılmamış ve kompozitör Daniel Pemberton film için harikulade müzikler bestelemiş. Filmler çok güçlü şeyler. Umarım bu film çok kişiye ulaşır. Özellikle hemen her coğrafyada fikirlerinden dolayı yargılananları bir kez daha anmamızı ve desteklerimizi onlardan çekmememiz gerektiğini hatırlatır. Ölmeden önce mutlaka izlemeniz gereken Hair filminden bir dize ile bitirelim; Bırak Güneş İçeri Girsin! Onlar kadar cesur olabilmek umuduyla…

NETFLİX SEZONA HAZIR

Bu hafta içinde yaptığı dijital panel ile Netflix, Türkiye yapımı yeni projelerini açıkladı; Fatma, 50m2 ve Mücadele Çıkmazı içeriklerinin yanı sıra 9 Kere Leyla ve Azizler filmlerinden de ilk görüntüleri paylaştı.

DİZİLER VE FİLMLER

2021’de yayınlanması planlanan diziler arasında dikkat çeken yapımlardan biri “Fatma” isimli mini dizi. Başrollerinde Burcu Biricik ile Uğur Yücel’in olduğu dizi psikolojik bir drama. BKM’nin yapımcılığını üstlendiği Burak Aksak’ın senaristliğini yaptığı ve başrolünde Engin Öztürk’ün olduğu “50 m2” isimli dizi ise karanlık geçmişinin köşeye sıkıştırdığı Gölge karakterine odaklanmakta. Dikkat çeken yeni filmlerin başında Çağatay Ulusoy’un başrolünü Emir Ali Doğrul ile paylaştığı “Mücadele Çıkmazı” yer almakta. Filmde, Ulusoy sokakta kâğıt toplayan bir karakter olarak karşımıza çıkacak. Film, 15 Mart 2021’de yayınlanacak. Daha önce sosyal medyadan duyduğumuz ve vizyona girmesini beklediğimiz “9 Kere Leyla” fikrini değiştirerek dijital vizyona kendini saklamış. Haluk Bilginer, Demet Akbağ ve Elçin Sangu’nun oyuncu kadrosunda yer aldığı filmin yönetmeni Ezel Akay. İçinde Haluk Bilginer’in yer aldığı bir diğer Netflix filmi ise “Azizler”. Taylan Biraderler’in bu yeni filmi ise 8 Ocak’ta yayınlanacak.

YENİ PROJELER

Türkçe içeriklere yatırımlarını, hem içerik hem prodüksiyon anlamında büyütmeye devam eden bir Netflix var karşımızda. Bunu yakın zamanda yapımına başlanacak yeni projelere bakınca anlamak mümkün. Bu yeni projelerden en çok heyecanlandıran “Bir Denizaltı Hikayesi” isimli dizi. Başrolünde Kıvanç Tatlıtuğ’un yer alacağı, Tolga Karaçelik’in yönetmenliğini üstleneceği aksiyon-macera türünde olacağı söylenen bu dizinin geniş bir yazar kadrosu bulunmakta. Bir diğer duyurulan yeni projede bir kez daha güçlü iki ismi yan yana görmekteyiz. Ay Yapım tarafından hayata geçirilecek olan “Uysallar”ın senaryosu Hakan Günday’a, yönetmenlik ise Onur Saylak’a emanet olacak. Dönem dizileri nadir çekilir bu sebeple, 1955 İstanbul’unda geçen hikayesi ile henüz kod adı “Kulüp” olan, Gökçe Bahadır, Barış Arduç ve Salih Bademci’nin başrolünde yer alacağı bu proje öne çıkmakta.

(Birgün, 24.10.2020)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN