Post image
Soma’ya ağıt

madenBir ağıt yükseliyor, madenin göğünden, orada, dünyanın içi sızlıyor soluk soluğa ve ölümü yankılanıyor. Siyah elbiseli kadınlar umutsuz bir koro yükseltiyor, gökyüzüne doğru; Dumanların ve tozların arasında, umudu bulutlar kaplıyor ve madenci, topraktan bağışlanmayı diliyor. Şimdi sessiz yatıyor kayaların örtüsü altında o un ufak olmuş ağıt tıpkı kıpırtısız et gibi. Hiçbir ses çıkmıyor artık dünyanın derinliklerinden. Madenci öldü.

İtalya’nın Sardinya Özerk Bölgesi’nde kömür madenleriyle bilinen ve adını kömürden alan Carbonia’da yaşayan İtalyan yazar Antonello Dessi yazmış bu ağıtı Soma’da ölen madencilerimiz için. Aydınlık gazetesi aracılığıyla ölen madencilerin ailelerine ve Türk halkına başsağlığını iletiyor yazar Dessi…

Carbonia, kömür madenlerinde 40 yılda 330 kayıp vermesine rağmen Soma, bir faciada, resmi rakamlara göre 307 kayıp verdi…

Medyada izlediğimiz kadarıyla da, kazalar konusunda sicili kötü olan Soma’da ölüm bağıra bağıra gelmişti. Savcıların da imzasını taşıyan bilirkişi heyeti raporuna göre, ‘Karbonmonoksit Mart’tan beri azami sınırın çok üstündeydi’, yani 2 aydır ölüm soluyorlardı.

Facianın yaşandığı 13 Mayıs günü de yangının sabah başladığı, buna rağmen üretime ara verilmediği ortaya çıktı. Genel Maden İş Sendikası Başkanı Eyüp Alabaş, faciadan saatler önce sabah vardiyası sırasında yangının başladığını belirterek “Bir taraftan yangına müdahale edilirken bir taraftan da işverenin para hırsıyla işçiler çalıştırılmış. Bile bile lades” diyor.

Facia madenindeki 1993’ten kalma paslı gaz maskelerinin Çin malı ve eski çıkması da cabası…

Başka bir ülkede böylesine bir facia yaşansa ne olurdu acaba?

soma-maden-faciasi

Güney Kore’de 16 Nisan’da meydana gelen ve çoğu çocuk yaklaşık 300 kişinin öldüğü gemi kazasının tüm sorumluluğunu, gözyaşları içinde, “Bütün suç benim. İnsanların hayatından ve güvenliğinden ben sorumluyum. O çocukları korumayı başaramadım. Halkımdan özür dilerim” diyerek Devlet Başkanı Park Geun-hye üstlendi. Başbakan ise kazadan 11 gün sonra görevinden istifa etmişti.

Biz de ise suçlu, “medya ve muhalefet edenler, eleştirenler”. Utanması gerekenler utanmıyor, sıkılması gerekenler sıkılmıyor. Taşeronluk sistemi, madenlerin içinde bulunduğu durum sorgulanmıyor. Oysa, bir daha bu tür büyük faciaların yaşanmaması için gerekli tedbirler alınsa, bir özür dilense çok mu kötü olur? İnsanlarımızın canı bu kadar mı değersiz?

Soma ile ilgili faciadan 15 gün önce verdiği önergesi reddedilen Manisa CHP Milletvekili Özgür Özel, bu kez “siyah baretle” Meclis kürsüsündeydi. Dürüst ve namusluca “Önergem kabul edilse de önlenemezdi” dedi ve devam etti:

“Sorun zaten bu önergenin kabul edilip edilmemesi değil. Bu önergeyi eften püften önerge diye gören zihniyet ve ‘önergenin içinde Soma yazmıyor’ diyen Başbakan.”

Bu ülkedeki, bu topraklarda acılar bitmez… Hiç yoktan katledilen ölülerimizi sayarız her gün acı çığlıklar içinde…

140523185057_okmeydani_polis_512x288_reuters_nocreditOkmeydanı’nda bir ahbabının cenazesine giden 30 yaşındaki, bir çocuk babası Uğur Kurt’ta polisin açtığı ateş sonucu öldü… İlla suçu diyorsanız, tek suçu başsağlığı için bir ahbabının cenaze törenine gitmekti… Acımasızca hedef gözeterek Okmeydanı Cemevi’ne açılan ateş onu sevdiklerinden ayırdı… Bir ailenin evine daha ateş düştü…

140523175600_kurt_cenaze_yakin_512x288_ap_nocreditGebze’de Eskiçarşı tarihi çeşme önünde 24 Mayıs 2014 günü bu olayı protesto edenler, Okmeydanı’nda Soma’da yaşamını yitirenler için yapılan yürüyüşe müdahale eden polisin silah kullandığını ve gösteriyle hiç ilgisi olmayan Uğur Kurt’un yaşamını yitirdiğini belirttiler. Grubun yaptığı açıklamaya göre, “son 7 yıl içerisinde 155 kişi” polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.

Baran Turan Dursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun ise “Polis şiddetinden ölenlerin sayısı 157” dedi. Tursun, “Polisin öldürme gücünün Gezi olayları sonucu hayatını kaybeden 7-8 kişiyle sınırlı tutulması polisin gerçek öldürme gücünü hafife almak anlamına gelir. Bu da polis şiddeti mağduru ailelerin, polis şiddetine dair oluşturduğu etkin direnme çalışmalarını gölgelemektedir” açıklamasını yaptı…

Uğur Kurt olayı da göstermiştir ki, suçlular ve emir verenler cezalandırılmadığı müddetçe bu ülkede herkes her an “kim vurduya” gidebilir…
Demokratik bir ülke olduğumuz iddiasındaysak suçlular, emir verenler bulunup cezalandırılmalı, bu tür cinayetlerin önüne geçilmeli…

Haftaya da ilginç bir açıklamayla başladık… Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, hemen her olayda acımasızca kullanılan ve pek çok insanı hastanelik eden biber gazının “tamamen bitkisel bir ürün olduğunu” ve insan sağlığı üzerinde kalıcı bir etkisinin olmadığını açıkladı…

El insaf…

Bitkisel diyenlere, arada bir kullanmalarını takviye etmekten başka ne yapabiliriz ki!..

İyi haftalar

Umut Vakfı

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN