Post image
Söz Söylemek Suç Mudur?

 

Fikret İLKİZ 

Hürriyet veya hürriyetin gölgesi görüş açıklama hakkı verir mi?

Görüş açıklamak suç mudur? Kanunlar ve savcılara göre bazen suçtur.

Her söz suç sayılmaz, her söz söyleyen suçlu değildir.

Esas olan herkesin görüş edinme ve açıklama hakkı vardır.

Görüşlerini açıklayanları kim korumalıdır?

Söz söyleyeni, yazı yazanı, görüş açıklayanı, görüş edinme hakkı olanları savcılar korur, korumalıdır.

Bir profesörümüz; savcıların ceza muhakemesinin “imparatoru” olduğunu söylemişti.

Mayıs 2005 tarihi itibarıyla Avrupa Savcıları Konferansında “Savcılar için Etik ve Hareket Tarzlarına İlişkin Avrupa Prensipleri” kabul edildi. Savcılar için kabul edilen prensiplere göre; Toplum adına ve kamu yararına hukukun uygulanmasını sağlayan kamu yetkilileri savcılardır. Dava açma görevi dâhil, savcıların temel görevi her zaman ulusal ve uluslararası hukuka uygun olarak görevlerini icra etmeleridir. Görevlerini adil, tarafsız, tutarlı ve olarak yerine getirmelidirler. İnsan onuru ve insan haklarına saygı duymalıdırlar. Görevlerinde bu değerleri korumalı ve desteklemelidirler. Toplumun genel çıkarı ve kamu yararına uygun olarak birey hakları arasındaki adil dengeyi bulmaya çalışırlar. İddianame yazma işinde, savcılar; tüm kişilerin kanun ve adalet önünde eşitlik hakkına saygı duyarak görev yaparlar.

Düşünceler suçlanabilir mi?

Düzene aykırı düşünmek suç mudur?

Niyetiniz, sizi suçlu yapar mı?

Açıkladığınız ve açıklamadığınız düşüncenizden dolayı cezalandırılır mısınız?

Çoğunluğun benimsediği görüşlere karşı, farklı görüşleriniz yüzünden suçlanmanız hukuka, hakkaniyete, vicdana, adalete uygun mudur?

Kader mi? Niyet mi? Kısmet mi? Suç mu?

Niyetleriniz yüzünden suçlu sayılıp yargılanır mısınız?

Hukuk mu? Ceza mı? Ceza tehdidi mi?

Hukuk kandırmaca aracı mıdır?

Geçmiş ceza hukuku anlayışında fail; eylemdeki kusurluluğu dolayısıyla değil, düşünceleri, davranışları ve yaşayış tarzı düzene uygun olmadığı baştan kabul edilerek sorumlu tutulabilmekteydi. İşte kusurluluğu son derece geniş bir şekilde böyle anlayan ve uygulayan bu görüş Devlet otoritesini kişiler aleyhine genişletmek ve güçlendirmek gibi diktatoryal bir eğilimin sonu­cu olarak kabul edilirdi. Bu görüş terk edildi (Alacakaptan, Uğur. 1975 Suçun Unsurları).

Eylem, failin kişiliğine uygun düştüğünden dolayı failin kusurlu sayılacağı hakkındaki ceza hukuku anlayışının çoktan terk edildiğini özellikle belirtmeliyiz.

Gazetecidir, yazı yazdı, söz söyledi, o halde kusurludur. Ne yazdı ne söyledi, neden yazdı, neden söyledi, niçin eleştirdi incelemeye ve kusurlu olup olduğuna bakmayın sırf gazetecidir diye kusurlu olup olduğuna bakmadan cezalandırılmalıdır.

Böyle bir anlayış herkese uygulandığında; düzene uygun kafalar her zaman masum, düzene karşı olanlar ve öyle yaşayanlar her zaman suçludur.

Ceza normu, koruması amaçlanan hukuksal yararı ihlal edebileceği öngörülen sonucu özü itibarıyla dış dünyada değişiklik yaratan hareketi suç olarak tanımlar ve mutlaka tarif etmelidir.

Hangi eylem suçtur?  Hangi fiil suç yaratır?

Ceza hukukunda benimsenmesi gereken en doğru yol “kusursuz suç olmaz” ve “kimse düşüncesinden dolayı cezalandırılamaz” prensipleridir. Hukukun ve adaletin görevi her ikisi arasında beklenen dengeyi kurmaktır. (Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer- Prof.Dr. Sahir Erman. Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım. Beta Yayınları-Cilt II. Sayfa 199-200)

Ceza hukukunda Alacakaptan tarafından “diktatoryal”, Dönmezer-Erman tarafından “Nazi diktatörlüğü döneminde ortaya çıkmış” olan ve özellikle siyasi suçlarda fikir ve niyetin bir şekilde belirlenmesiyle failin cezalandırılmasına yol açan anlayış artık yoktur. Böyle bir zihniyet tarihe gömülmüştür.

1973 yılı Adli Yıl Açılış konuşmasında Prof. Faruk Erem’in sözlerini anımsayalım: Hukuk gerçek görevine ihanet etmemelidir. Kandırma aracı hukuk olunca, kandırılan insanın gücü kırılır. Toplum umudunu böyle yitirir. Unutmamalı: Adalette insanlığın geçtiği yolun dönüşü yoktur. Tersine çabalar ömürsüzdür.”

Adalette insanlığın yaşadığı dehşetleri, tarihsel acıları, insan hakları ihlallerini unutmadan Nazi dönemi hukukunun çoktan tarihin çöp sepetine atılmış olduğunu unutmamalıyız.

Dünya savaşları mimarlarının geçmiş faşizminden; insan haklarının, adaletin ve hukukun korunması için ders alınır, örnek alınmaz…

Montesquie 1748 yılında yayınlanan Kanunların Ruhu Üzerine kitabında anlatıyor. Çin Kanunları “hükümdara saygısızlık eden kim olursa olsun mutlaka ölüm cezasına çarptırılır” diyormuş. Ama bu saygısızlığın ne olduğu belirtilmediği için de herkes şu veya bu nedenle ölüme mahkûm ettirilebilirmiş.  Hükümdar ailesinden bir prens imparator tarafından kırmızı mürekkeple imzalanmış bir muhtıraya farkında olmadan bir şeyler yazmış; bunun imparatora karşı büyük saygısızlık olduğuna karar vermişler. Aileye ve yazana işkence edilmiş.

Bir Marsyas (Frikyalı Satir) rüyasında Denys’in boğazını kestiğini görür. Sirakuza’ya yıllarca hükmetmiş Tiran Denys’i bunu öğrenir öğrenmez; uyanıkken böyle bir şeyi aklından geçirmeseydi rüyasında görmezdi diyerek onu öldürtür.

Montesquie bu olayı şöyle yorumluyor: “Tiranlık buna derler işte: çünkü, sözü geçen Marsyas böyle bir şeyi aklından geçirmiş olabilir, ama uygulamadıktan sonra suçlu sayılamaz. Kanunların amacı yalnız dış davranışları cezalandırmaktan ibarettir”

Sözün özü; suçun var olması ancak düşüncenin uygulanmasıyla mümkündür.

Soralım; hükümdara ihanet suçu nasıl işlenir ve nasıl işlenemez?

Günümüzden 277 yıl önce Montesquieu’nün 1748’de yazdığı Kanunların Ruhu Üzerine kitabında (Sayfa 207) verdiği yanıtıyla bitirelim:

Söz bir suç unsuru teşkil etmez; çünkü söz düşünce halinde kalır. Çoğu zaman söz, kendiliğinden bir şey ifade etmez; söylenirken takınılan tavıra göre bir anlam kazanır. Aynı şeyleri söylerken çoğu zaman aynı anlamı vermeyiz onlara; bu anlam, sözün başka şeylerle olan bağlarıyla ilgilidir. Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder. Bütün bu söylediklerimiz kadar karışık bir şey olamaz. O halde, bundan hükümdara ihanet suçu nasıl çıkarılabilir? Böyle bir kanunun uygulandığı yer neresi olursa olsun, orada yalnız hürriyet değil, hürriyetin gölgesi bile yok demektir”

30.06.2025

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN