Post image
Tartışılan film vizyonda

 

Murat ÖZTEKİN

Tarihler 1943’ü gösterirken oldukça güçlü olan Naziler, büyük etnik temizliğe devam etmektedirler. Her yerden toplanan Yahudiler, meşhur Auschwitz kampına götürülmekte, ölümüne çalıştırılmakta ve bazılarının hikâyeleri gaz odalarında sona ermektedir. Bu büyük vahşetin hemen yanı başında ise bambaşka hayatlar yaşanmaktadır. Kampın komutanı Rudolf Höss ve karısı Hedwig, beş çocuğuyla birlikte Auschwitz’in içinde kendilerine cennet gibi bir yuva kurmuştur. Bahçeli havuzlu devasa evde, bir sürü hizmetçi vazife yapmaktadır. Evin dikenli telli duvarlarının arkasında her gün çığlıklar ortalığı inletmekte, silahlar patlamakta ve yakılan bedenlerin külleri havaya uçmaktadı, ama bütün bunlar komutanın ailesinin umurunda değildir.

Aile, her şey normalmiş gibi hayatlarına devam eder, doğum günü kutlayıp havuz sefası yapar. Evin bu mesut havası ancak bir idari karar öğrenildiğinde bozulur…

İNSANOĞLUNUN DUYARSIZLIĞINA VURGU

İngiliz yönetmen Jonathan Glazer, “İlgi Alanı”nda işte yaşanmış bu durumdan çıkış noktası bulan ve insanoğlunun kötülüğe duyarsızlığına vurgu yapan çarpıcı bir filme imza atıyor.

Yazar Martin Amis’in aynı adlı romanından sinemaya adapte edilen eserin oyuncu kadrosunda Sandra Hüller, Christian Friedel ve Ralph Herforth gibi isimler var.

Malum Yahudilerin geçen asırda maruz kaldığı zulümler, “sayısız” denilebilecek kadar çok filme mevzu oldu. Bu eserlerin arasından “Schidler’in Listesi” ve “Piyanist” gibi hafızalara kazınan “klasikler” çıktı, ama ajitatif tekrarlarla mevzunun suyu da çıktı!

NAZİ ZULMÜNE FARKLI BAKIŞ

Yönetmen Glazer ise bu filminde farklı bir yol tercih ediyor. Sanki Auschwitz’te geçmiyormuş gibi pastoral manzarayla açılan eserde, Yahudilerin maruz kaldıkları, beyazperdeye doğrudan yansıtılmıyor; yalnızca arka planda katledilen insanların seslerini duyup ve eziyet alametleri seyrediyoruz. Naziler ise aile hayatıyla sıradan yönleriyle tasvir ediliyorlar. Çarpıcı sahnelerden birin de komutan ve çocukları, girdikleri derede Yahudilere ait bir cisim fark ettikten sonra eve dönüp uzun müddet temizleniyorlar!

FİLİSTİN’İ HATIRLATIYOR

Bu sükuti ve seyirciye dokunan anlatımla insanoğlunun ne kadar alçalabileceği farklı bir cepheden, ürkütücü şekilde görülüyor. Tabii, bu üniversal dil, ister istemez bugün başta Gazze’deki olmak üzere teatral bir oyun gibi seyredilen birçok insani dramı akla getiriyor. Ancak Cannes’da ödül kazanan yapım, Batı’da çok övüldüğü gibi “Tavşan Jojo” filmine benzetilerek Nazilerin vahşetini küçümsediği gerekçesiyle tenkit de edildi. Bence burada bir küçümseme yok, ama ölüm kampının yanı başında geçen hadiseler ince detaylarla daha derinlikli kılınabilir ve işin his yönü kuvvetlendirilebilirmiş. Öte yandan, hikâyenin İtalya’ya uzanması da konuyu başka bir noktaya taşıyarak eserin vurucu gücünün nispeten dağılmasına yol açmış.

Hasılı, eksiklerine rağmen Holokost hususunda doyuma ulaşmış seyircinin gözüne bir şeyleri sokmayan “İlgi Alanı”, tesirli ama özel bir kitleye hitap eden filmlerden olmuş…

Haftanın diğer filmleri

“Hayatla Barış”
“Oyuncaklar Firarda”
“Erdal ile Ece”
“Ritüel”

En çok seyredilenler

“Kral Şakir: Devler Uyandı” 172 bin 702
“Lohusa” 102 bin 715
“Hatıran Yeter” 97 bin 551
“Zaferin Rengi” 83 bin 459
“Rafadan Tayfa 4” 55 bin 888

*16-18 Şubat Box Office Türkiye dataları

(Türkiye, 23.02.2024)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN