Post image
Türkiye aşığı, saatçi Alman ailenin öyküsü

 

Fikret ESER

Tarih profesörü Serkan Yazıcı, ‘Sultanın Saatçisi-Meyer Saatlerinin Asırlık Öyküsü’nde Türkiye’de yaşayan dede, baba ve torun üç kuşak Alman aileyi anlatıyor. Dünya ve Türkiye’de büyük toplumsal olaylar yaşanırken Meyer ailesinin saatçilikteki devrimleri ve ülkeye yaptığı katkılar ele alınıyor.

İnsanoğlu zamanı anlamaya çalıştı sonra da ölçmek için uğraştı. Yüzyıllarca su saati, kum saati ve güneş saatleriyle kendine yön bulmaya çalıştı. Mekanik saatlerin temelleri 14. Yüzyılınbaşlarında Avrupa’da atıldı. Değerli madenlerin işlenmesi bu sürecibaşlatmıştı. Demirciler, silah-top imalatçıları ve çilingirlerden çıkanustaların elinden çıkan dev saatler icat edildi. Kilise ve krallar gücünü göstermek için saatler fırsat oldu. Katedrallerin kulelerinde, şehirlerin meydanlarında görülen dev saatlerin bakımı, ayarlanması da başlı başına birişti. Takip eden asırlarda saatler, yeni buluşlarla küçüldü, duvarlara, masalara ve ceplere kadar girdi. Sanatçıların elinde süslendi, değerli taşlar eklendi. İslam dünyası da namaz için güneş saatlerini kullanıyordu. Ancak El-Cezeri gibi astronomi, matematikle uğraşan mekaniği kullanan ilim adamları vardı. Osmanlı sultanları Fatih’in, Kanuni’nin saat merakı ve ilgisi bilinmektedir. 16. Yüzyılda Osmanlı sultanının müneccimbaşısı olan Takiyüddin Efendi, matematik, astronomi, fizik, optik, mekanik ve tıp konularında kitaplar yazan bir dehaydı. Mekanik saatleri anlattığı bir eseri de vardır. İstanbul’da olmasa bile Balkan şehirlerinde meydan saatleri vardır.

SULTAN’IN SAATÇİBAŞI

Ancak Osmanlı’nın saatlere olan ilgisi, Avrupalı ustaların İstanbul’a yönelmesini sağlar. Galata semtinde görülmeye başlayan saatçi ustaları bir ekol haline dönüşecektir. Osmanlı’da modernleşme hamlesinin mimarlarından Sultan 2. Abdülhamid, Almanlarla geliştirdiği iyi ilişkiler sayesinde, imparatorluğu sanayi devriminin atılımlarıyla donatmaya başladı. Saatlere büyük önem veriyordu, tam da bu dönemde bir Alman çıkageldi. Gelişinde iki rivayet anlatılır. Sarayın isteği üzerine Sultan ve imparatorun dostluk çerçevesinde gönderildi. Diğeri sarayda çalışmak üzere bir ilana başvurmuştur. 1876 yılında saat ustası Johann Meyer, İstanbul’a gelir ve sultanın saatçibaşısı olur. Yıldız Sarayı’nın ayaklı, duvar ve masa saatlerinin dışında saltanat ailesinin cep ve koyun saatleri onun bakımı altındaydı. İki yıl sonra saraydan ayrılan Meyer İstanbul’u terk etmez ve Galata’da bir dükkan açar. Günümüze kadar gelen Meyer saatlerinin ilk adımı böylece atılır. Johann Meyer yalnız saat bakımı ve tamiri yapmaz. Alaturka ve alafranga saatlerin birleştirdiği bir saat tasarlar. Bu namaz vakitlerinin de doğru takip edilmesini sağlayan ezani saattir. Benzer bir sistemle çalışan Hamidiye saatini de tasarlayan Meyer, Sultan’dan Mecidi Nişanı ve İftihar Madalyası alır. Dolmabahçe’deki meşhur saat kulesinin deniz tarafındaki yüzünde de Johann Meyer’in katkıları vardır. Ünlü markanın bir sonraki kuşağında ise 1883 İstanbul doğumlu oğlu Emil vardır. O da endüstriyel saat konusunda büyük işler yapar. Türkiye’de güvenilir ve bilinir bir markayı uluslararası iş birliğine açarak büyük firmalarla ortaklaşa işler yapar. Ünlü saat markalarının Türkiye’deki temsilciğini yapar… Fabrikalarda çalışanların giriş çıkış saatlerini denetleyen eden işçi kontrol saatleri, bant sisteminde çalışan fabrikalarda üretim zamanlayıcıları ve kronograflar, vardiya başlaması ve bitişi ile, çay veyemek molalarını haber veren sinyal saatleri ki okullarda da kullanılıyordu. İşçi kontrol saati, bekçi kontrol saati gibi işler Meyerler’in Türk ekonomisine katkılarıydı.

 

 

BAKIMLARI ÜCRETSİZ YAPIYORDU

Babasının ölümüyle işin başına geçen üçüncü kuşak torun Wolfgang Meyer’den dönemin gazeteleri zaman bilgini olarak sözetmektedir. O da babası gibi İstanbul doğumluydu. Türkiye’ye ve Türk insanına aşk derecesinde bağlı olan Wolfgang Meyer, saat fabrikası kurarak onlarca usta yetiştirdi. Alman disiplini ve çalışkanlığı dillere destandı. Mütevazı kişiliği, entelektüel birikimiyle çok ünlü isimlerle de halkla da arası çokiyiydi. 2. Dünya Savaşı’nda Almanlar yenilince zorunlu sürgüne gönderilmişti. O zaman bile Türkiye’ye terk etmemişlerdi. Babası ile birlikte Çorum ve Kırşehir’deki uzun sürgün yıllarında Anadolu insanını tanımış, onların hayatına karışmış ve değerli dostluklar biriktirmişti. Dedesinden babasından gördüğü üzere Topkapı Sarayı başta olmak üzere değerli saatlerin bakımını ücretsiz olarak bir gelenek olarak sürdürmüştü. Meyer Saatçiliğin Türk sahipleri de bu işi günümüzde de gönüllü olarak devam ettirmektedir. 1981’de vefat eden Wolfgang Meyer, dedesi vebabasının yanı başına Feriköy’deki Protestan Mezarlığı’na gömüldü. Büyük bir katılımın olduğu cenazeden sonra ailesi teşekkür ilanı verdi. Meyer Saatleri günümüzde de onların yetiştirdiği Türk sahiplerinin titizliği ve atılımlarıyla dünyadaki saygın yerini koruyor. Tarihçi Profesör Serkan Yazıcı’nın arşiv, literatür ve hatıralarla kaleme aldığı çalışması değerli bir eser. Zamanın felsefesi, insanın arayışları, saatin keşfi gibi tarihsel bilgilerin yanı sıra edebiyatçılardan şairlerden alıntılarla ilerlediği kitabında üç kuşak Alman ailesinin öyküsünü anlatıyor. Arka planda ise 2. Abdülhamit dönemiyle başlayıp, Meşrutiyet yılları, 1. Dünya Savaşı, Cumhuriyet’in kuruluşu ve gelişimi, 2. Dünya Savaşı, Türkiye’nin 1980’lere dek inişli çıkışlı yılları kapsayan 150 yıl adeta resmi geçit yapıyor. Önsöz yazan Prof. İlber Ortaylı’nın dediği gibi bu kitabı hazırlayanlara teşekkür etmek bir borçtur.

(Sabah, 12.05.2023)

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN