Selçuk ŞİRİN
UNICEF’in son raporu, Türkiye’deki çocukların durumuna da ışık tutuyor. Rapora göre çocuklarımız, PISA sınavlarına dayanarak ölçülen beceri seviyesinde 40 ülke arasında 37’nci. Ruh sağlığında 35, fiziksel sağlıkta 37’nci sıradayız. Bu üç kategorinin ortalamasına göre 36 OECD ülkesi arasındaki yerimiz ise 35’incilik.
UNICEF’in her beş yılda bir yayınladığı ‘Çocuk Refahı’ raporuna göre, Türkiye 36 OECD ülkesi arasında yapılan genel değerlendirmede sondan ikinci sırada yer alıyor. Bir fikir vermesi için, Yunan çocuklar genel sıralamada 24, Japon çocuklar 14, Portekizli çocuklar 4’üncü ve Hollandalı çocuklar da ilk sırada yer alıyor.
Bizim vergilerimizle bizim kurumlarımızın sağladığı verileri analiz eden UNICEF, her beş yılda bir önemli bir ‘çocuk refahı’ raporu yayınlıyor. En son rapor, geçen hafta yayınlandı, ama açıkçası bizdeki gündem nedeniyle pek ilgi görmedi. Oysa bu kapsamlı rapor bize çocuklarımız hakkında oldukça geniş bir karne sunuyor. Raporun güzel tarafı çocukların iyi oluş hâlini, yalnızca akademik verilere göre değil, aynı zamanda ruh sağlığından sosyal ilişkilerine, çevresel risklere hazırlıktan yaşam memnuniyetine kadar uzanan çok boyutlu bir çerçevede sunuyor.
Raporun başlığı “Çalkantılı Bir Dünyada Çocukların Durumu” olduğu için bir noktaya açıklık getirmek istiyorum. Dünya birtürbülanstan geçiyor. Teknolojik devrim, yapay zekâ sayesinde kuantum hızında ilerliyor. Çevre ve global ekonomik kriz zaten vardı, ama buna son dönemde bir de politik kriz eklendi. Tüm bu belirsizlikler içinde gelecek artık tahmin edilebilir değil. Dijital tehlikeler, iklim krizi ve ekonomik kırılganlıklar her çocuğun hayatını etkiliyor. Bu global trendler, tek başına zaten dünyanın neresinde olursa olsun, çocuk olmayı zorlaştırıyor. Ama Türkiye’ye gelince biz son 10 yılda bu krizlere bir de politik krizi ekledik. Birazdan paylaşacağım verileri okurken bu ikili belirsizlik durumunun bizi bir çıkmaza götürdüğünü göreceksiniz. Güçlü olan ülkeler, çocuklarını global belirsizliklere karşı hazırlıyor. Biz ise bırakın dünya ile zaten varolan makası kapatmayı, sanki dünyada her şey yolunda gidiyormuş gibi bir de bu belirsizliklerin üstüne kendi lokal krizlerimizi ekliyoruz. Sonuç olarak da göreceğiniz gibi çocuklarımız global yarışta giderek daha da geriye düşüyor.
TÜM DÜNYADA ÇOCUK OLMAK GİDEREK ZORLAŞIYOR
Rapor, son beş yılda tüm dünyada çocuk olmanın daha da zorlaştığını gösteriyor. Pandemi, dijital ekranlar nedeniyle çoğu ülkede çocukların yaşam memnuniyetinde ciddi azalma gözleniyor. Aynı dönemde akademik becerilerde de ciddi düşüşler gözlenmiş. Benzer bir global trendi artan obezite oranlarında da görüyoruz. Bu global eğilimlerin birleşimi, OECD ülkeleri için çocuklara iyi bir çocukluk ve olumlu bir gelecek sunma konusunda büyük bir kriz olduğunu gösteriyor. Rapor, bu ülkelerde son yarım yüzyılda çocuk refahı alanında büyük çabalarla elde edilen ilerlemenin küresel olaylar ve şoklar karşısında giderek daha kırılgan hâle geldiğini gösteriyor. Bu genel global gidişat, elbette bizim çocuklarımızı da etkiliyor.
36 ÜLKE ARASINDA 35’İNCİ SIRADAYIZ
Dileyenler, herkesin kullanımına açık Çocuk Refahı raporunun tamamını UNICEF sitesinden indirip inceleyebilir. Ben burada çocuk refahı bakımından nerede olduğumuzu rapordan aldığım verilerle özetleyeceğim. Rapor çocuk refahını üç genel kategoride değerlendiriyor: Ruh sağlığı, fiziksel sağlık ve beceriler. Bu üç kategorinin ortalaması olan genel değerlendirmede maalesef sondan ikinciyiz! Türkiye 36 OECD ülkesi arasında yapılan genel değerlendirmede çocuk refahı bakımından 35’inci sırada yer alıyor! Şili dışındaki OECD ve AB ülkelerinin tamamında durum bizden daha parlak. Bir fikir vermesi için, Yunan çocuklar genel sıralamada 24, Japon çocuklar 14, Portekizli çocuklar 4’üncü ve Hollandalı çocuklar da ilk sırada yer alıyor. Türkiye için bu tablo, açıkça bir uyarı niteliğinde. Gelin, her bir başlıkta nerede ve neden bunun hayati önemde olduğunu birlikte ele alalım:
ÇOCUKLARIMIZIN BECERİ SEVİYESİ YERLERDE
UNICEF çocukların beceri seviyesini PISA sınavlarına dayanarak ölçüyor. Ancak bu verilerde sadece akademik sıralamaya bakmıyor zira akademik başarı sadece sınav skoru değil; aynı zamanda bir çocuğun hayata hazırlanma kapasitesini de içermeli. 0 nedenle okuma, matematik ve fen alanındaki yeterliklerin yanı sıra rapor çocuğun eleştirel düşünmesi, problem çözmesi ve bilgiye erişebilmesine de odaklanıyor. Bu kritere göre bizim çocukların beceri seviyeleri, ölçülen toplam 40 ülke arasında 37’inci sırada yer alıyor. Bu şu anlama geliyor: Çocuklarımızın büyük bölümü okulda aldıkları eğitimi gerçek hayatta kullanmakta zorlanıyor. Merak ediyorsanız sayayım: İrlanda, Slovenya ve Hırvatistan bu sıralamada ilk üçte yer alıyor.
ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞI İYİ DEĞİL
Bu ara başlıkları inanın atmayı ben de sevmiyorum. Bazen, bu yüzden sürekli kendimi tekrarladığımı düşünüyorum, ama şu verilere siz bakın, alternatif başlığı siz atın. Verilere dönersek, fiziksel sağlık bir çocuğun büyümesinin temeli, ruh sağlığı ise onun hayatta tutunma gücüdür. Fiziksel sağlıkta UNICEF; beslenme, hareket, obezite üzerinde durmuş. Ruh sağlığı bakımından ise depresyon, yalnızlık ve kaygı seviyesine bakmış. Türkiye bu iki alanın ortalamasında yine 40 ülke arasında 37’inci sırada yer alıyor. Yani akranlarına göre gençlerimiz çok daha az hareket ediyor, oldukça sağlıksız besleniyor ve kendilerini son derece yalnız hissediyor. Bir çocuk sabah sağlıklı uyanamıyorsa, derse katılmak ya da hayal kurmak onun için epey lüks olur. Japon çocuklar fiziksel sağlık bakımından, Hollandalı çocuklar ise ruh sağlığı bakımından dünyada en sağlıklı durumda. Ruh sağlığı başlığı altında bir noktanın, hassas bir noktanın altını çizmek istiyorum. Son 5 yılda dünyada ergenlikte görülen intihar oranlarındaki en yüksek artışın gözlendiği ülkelerden biri Türkiye. Rapora göre Japonya ve Güney Kore ile birlikte Türkiye genç intiharların en hızlı arttığı üç ülkeden biri. Bunu başka bir gün bu köşede konuşmalıyız. Dikkatlice!
SOSYAL BECERİLER VE YAŞAM MEMNUNİYETİ
Bu raporun benim en çok sevdiğim taraflarından biri ise sosyal ve duygusal becerileri ayrı bir kategori olarak ele alması. Yapay zekânın tüm temel becerileri tehdit ettiği bu çağda çocukların iyiliği, giderek daha artan bir oranda onların sosyal ve duygusal becerilerine bağlı olacak. 0 nedenle empati kurabilen, arkadaşlık ilişkileri güçlü, kendini bir gruba ait hisseden çocuklar, sadece bireysel anlamda daha mutlu olmayacak, aynı zamanda daha sağlıklı bir toplum kuracak. Bu bakımdan verilere baktığımızda da durum açıkçası hiç parlak değil. Türkiye OECD ülkeleri içinde yüksek yaşam memnuniyetine sahip olanların oranı bakımından en son sırada yer alıyor. Çocuklarımız sosyal bağlamda yalnız, okul aidiyeti düşük, yaşam memnuniyeti ise çok düşük durumda.
AZALAN ÇOCUK NÜFUSU: FIRSAT PENCERESİ DARALIYOR
Malum, doğurganlık oranı ülkemizde rekor hızla düşüyor ve bu düşüşü geri çevirmek imkânsız değilse de çok zor. Bu yüzden her çocuğa daha fazla yatırım yapmamız gereken bir döneme girdik. Sayıları azalırken niteliklerini artırmak zorundayız. Peki, bunu yapıyor muyuz? Gündemimizde çocuklar var mı? Gündemimizde dijital devrim var mı? Gündemimizde yapay zekâ var mı? Sıkıntımız gündem olduğu için çözümümüz de oradan geçiyor. Yapay gündemlerle, siyasi polemiklerle geçirdiğimiz her gün, çocuklarımızın geleceğinden çaldığımız gündür. Kuyudan çıkmak istiyorsan, önce elindeki kazmayı bırak. Çocukların iyiliğini istiyorsan önce bu gündemi bırak.
(Oksijen, 06.06.2025)
Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.
SİZ DE YORUM YAZIN