Post image
‘Yeni kitabımda da Kapadokya olacak!’

 

Nalan KOÇAK

İnsanlığın en eski ve semavi hikâyelerinden biri, modern korku unsurlarıyla harmanlanırsa ne olur?  ABD’li yazar Christopher Golden, orijinali “Ararat”, Türkçe’siyle “Ağrı Dağı” isimli romanında bunu gösteriyor. Öykü kısaca şöyle:

Ağrı Dağı’nda bir depremin ardından, daha önce orada olmayan bir mağara ortaya çıkar. Mağarada gemi kalıntıları bulunmaktadır. Adam Holzer ve Meryem Karga, gemiyi bulmak için dağa çıkarlar. Büyük dinlerin temsilcileri, Adam, Meryem ve Türk yetkililerden oluşan bir araştırma grubu mağarada çalışmaya koyulur. Ancak mağarada mahsur kalırlar, doğaüstü varlıklar da oradadır. Ve olaylar gelişir.

Golden’a ulaştık, Skype aracılığıyla kitap üzerine konuştuk…

– Neden Ağrı Dağı’nı yeni kitabınızın sahnesi olarak seçtiniz?

Ailem Katolik ancak ben agnostiğim. Nuh’un Gemisi’ne inanmıyorum ama beynime çok yerleşmiş bir hikâye. Kitap okurken hep ilginç şeyleri bir kenarda tutarım. Bir keresinde, yıllar önce Nuh’un Gemisi’nin Ağrı Dağı’nda olduğuna inanan bir grup araştırmacının hikâyesine denk geldim ve “Bu harika bir fikir” dedim. Ya gerçekten oradaysa ve gömülü olduğu için kimse bulamıyorsa? Ya bir deprem olur da kalıntılar ortaya çıkarsa? Hep bunları düşündüm, kitap da böyle ortaya çıktı.

– Kutsal bir hikâyeyi modern unsurlarla yeniden anlattınız…

Ana karakterlerim Adam ve Meryem kitap yazıyorlar, belgesel çekiyorlar. Aslında bir nevi kâşifler. Keşif için keşfetme ve sosyal medyada ününüzü artırmak için keşfetme gibi konuları ele aldım. Karakterleri kurgulama şeklimle de hikâyeyi modernize ettim. Aslında her mitin gerçek bir kaynağı vardır. Hepsinde amaç bilinmeyeni anlamaya çalışmak, dünyayı anlamlandırmak. Yani başlangıca dönmek… Romanımda, herkesin inancına göre farklı şekilde açıklayabileceği bir olayı merkez aldım. Bence romanla ilgili en ilginç kısım bu farklı inançlardan insanların bir mağarada, gemi olduğu düşünülebilecek ve şeytan olabilecek bir varlıkla baş başa kalması.

– Peki, neden korku gerilim?

Çünkü eğlenceli! (Gülüyor) Dini gerilim daha da eğlenceli. Bence evrendeki en zeki varlıklar biz olamayız. Dünyanın şu haline bakın! Eğer en zeki biz isek, her şeye olan inancımı kaybederim. Açıklayamadığımız çok şey var. İncil ve öncesindeki aslında bütün hikâyeler bir nevi korku hikâyeleri, adeta bir antoloji. Hep beni çok etkilemişlerdir.

– Türkiye’ye hiç geldiniz mi?

Hayır maalesef. Hep çok istedim, ama bir türlü fırsatını bulamadım. Tarih eğitimi aldım ve en sevdiğim ders Bizans tarihiydi.

‘Güçlü kadınlar yaratıyorum o yüzden Meryem’i seçtim’

– Kitapta Türk kültürüne dair çok fazla detay var, mesela kahramanlar künefe yiyor. Bu nedenle Türkiye’ye geldiğinizi düşünmüştüm…

Ne kadar araştırdığınızla alakalı. Ağrı Dağı’nda sporculara mihmandarlık edenlerle konuştum mesela. Türk arkadaşlarla da iletişime geçtim. Kendim de çok araştırma yaptım. Ne kadar çok detay verirseniz o kadar inandırıcı olursunuz.

– Karakterleriniz Meryem ve Adam’dan biraz bahseder misiniz?

Adam (Adem) ismini seçtim çünkü bence masumiyeti anlatıyor. Kitaplarımda hep güçlü kadınlar yaratmak istiyorum, bu nedenle de Meryem’i seçtim. Etrafın onu değiştirmesi yerine o hep etrafı değiştiriyor. Dini referanslar da var tabii. Ortada bir gemi var ve şeytan olduğunu düşündükleri bir varlık. O ortama bir çiftin girmesi önemliydi. Farklı inançlardan insanların orada birlikte olmasını istedim. Doğaüstü varlıklara inanan bir Yahudi ve Müslüman olarak yetiştirilmiş bir ateisti ana karakterler olarak seçtim. Anahtar unsursa aralarındaki aşk ve kabullenme.

– Mağaraya giden araştırma grubunda neden her dinden bir temsilci var?

Önemli bir keşif yapılsaydı kesinlikle her dinden bir âlim çağırırdım. Nokta.

‘UMARIM TRUMP’TAN SONRASI DİYE BİR ŞEY DE OLUR’

– Kitapta siyasi referanslar da var. Mesela Amerikalı karakter İran’a yakın olmaktan hoşlanmıyor…

Evet. Bu kitabı ABD dünyadaki en büyük şaklaban olmadan önce yazmıştım. Hâlâ biraz onur ve gururumuz kalmıştı. Hepsi Trump’tan önceydi, umarım Trump’tan sonrası diye bir şey de olur. Çok utanç verici… Neyse. karakter Yahudi ve Amerikalı olduğu için o bölgeye gitmekten, İran sınırına yakın olmaktan korkuyor. Yeni kitabımda da siyasi referanslar var. İsmi Pandora’nın Odası… Bölgesel Kürt Yönetimi’nde geçiyor. Kitabın başlangıç noktası da Kapadokya olacak. Ağrı Dağı kitabımdaki bazı karakterler yeni kitapta da var.

“Ağrı Dağı” kitabında 2010’daki bir haberden yola çıktığı anlaşılan Christopher Golden, hikâyeye iblis ve cinayetler katarak bir adım öne geçiyor.

(HaberTürk, 27.03.2018)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN