Post image
Kadın çaresiz…

Avukat İrem İlhan, Diyarbakı’da S.E’yi darbeden ve ölümle tehdit eden H.E’nin mahkeme kararıyla S.E’ye tahsis edilen evde ev hapsine alındığını aktardı. (Fotoğraf: İrem İlhan)

 

Kadının sığınacağı yeri yok…

Yok canım, var, mı diyorsunuz…

Doğru… Günümüzde pek çok aile, koca evinde şiddete maruz kalan kızlarına kucak açıyor…

Ama…

Bu kez de erkek şiddeti kadının ailesine yöneliyor…

Sizler de görüyorsunuz…

Şiddetten kaçan kadınların sığındığı baba evleri ya sığınan kadına mezar oluyor ya da kızını korumak isteyen ebeveynler, kardeşler, yakınlar şiddetle, ölümle karşı karşıya kalıyor…

Boşanmayı, ayrılığı hazmedemeyen erkekler hemen her gün kadınları, kadınların aile bireylerini öldürüyorlar, yaralıyorlar…

Bu konuda, yani kadın cinayetlerini önleme konusunda devletin ciddi çalışmaları var mı?

Cezaevleri kadın katilleriyle, taciz ve tecavüzcülerle dolu… Bu sayı her gün de artıyor…

Boşanma davaları yüzde 70 artmış görünüyor…

Ve boşanan, boşanmak isteyen kadınların büyük bölümü “ölüm korkusu”yla yaşıyor… Çünkü boşandığı koca peşini bırakmıyor… 10 yıl da geçse boşanmanın üstünden hala kadını taciz ve tehdit ediyor…

Uzaklaştırma kararı aldıran ne çok kadını toprağa verdik bu ülkede…

Kısacası bu ülkede kadını yeterince koruyan bir sistem, hukuk yok…

Keza şiddetten kaçan kadın çaresizlik içerisinde kıvranırken ülkede topu topu 145 sığınma evi bulunuyor ve bu sığınma evlerinin kapasitesi 3 bin 482… Yani her yıl şiddet katlanarak artarken sığınma evi sayısı ve kapasitesi yeterince artmıyor…

Ki bunlar önemli tabii… Ama Umut Vakfı olarak bir an önce; kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için sosyal politikalar üretilmesinin her şeyden daha önemli olduğuna, evdeki şiddeti azaltacak politikaların hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz… Burada da tabii ki sorumluluk devlet kademelerini işgal edenlere düşüyor, diye düşünüyoruz…

Bu konuda sivil toplum örgütleriyle ortaklaşa çalışmalar yapılabilir, kalıcı çözümler hayata geçirebilir, şiddetin azaltılmasına hizmet edilebilir…

Ama uygulamada her şey sanki tamamen tersi oluyor… Bakın Diyarbakır’da boşanma aşamasında olduğu kadını darp eden ve ölümle tehdit eden adamla ilgili mahkeme “evde hapis” kararı vermiş…

Ama nerede biliyor musunuz?

Boşanma aşamasındaki kadına daha önceden tahsis edilen evde çekecek cezasını…

Anlayamadınız mı?

Bakın olayı anlatalım size:

24 yaşındaki S.E., üç hafta önce kocası H.E.’ye boşanma davası açıyor. Boşanma sürecinde mahkeme kararıyla 4 yaşındaki çocuğunun velayeti ve kaldıkları ev anne ve çocuğa tahsis ediliyor… 14 Mayıs’da anne ve çocuk evde tekken kapı çalınıyor… Çocuk kapıyı açıyor ki, baba H.E., kayınvalide ve kayınbaba yani dede ve babaanne kapıda… Çocuğu kaçırıyorlar, sonrasında da genç kadını darp ediyorlar, ölümle tehdit ediyorlar… Dayak yiyen kadının her yeri yara bere içinde ve gözü patlıyor. Komşuların polise haber vermesiyle kurtuluyor genç kadın…

Ve sonuç olarak mahkeme, boşanma aşamasındaki eşini darp edip, tehdit eden ve velayeti annesindeki çocuğu kaçıran adama “ev hapsi” cezası veriyor… Size komedi gibi gelecek, ama… Hakimin; adam ev hapsi cezasını çeksin, diye belirlediği ikametgah; zavallı S.E.’nin yaşadığı yer!

Yani akıllara durgunluk veren bir durum…

“Dayak şiddeti mağduru” olan ve onu koruması gereken hukuk sisteminin bu kararıyla da, ikinci kez “mağdur” olan kadıncağız mecburen evi terk edip, kendi ailesinin yanına sığınmış…

Sizce böylesine kararlarla kadın korunur mu? Kadın cinayetleri önlenir mi?

Ülkemizin en kısa sürede; kadınların şiddete uğramadığı, aile içi şiddetin en aza indirgendiği bir ülke olması dileğiyle iyi haftalar…

Umut Vakfı – 20.05.2025

 

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN