Post image
Selva Almada’dan “Ölü Kızlar”

 

Handan ÇELİK

Selva Almada, kadınların günlük hayatta karşılaştığı korkuları, dehşet hissini; her an erkek şiddeti tehlikesi altında olmanın, gözetlenmenin, kontrol edilmenin yarattığı ruh durumlarını yeni romanında çarpıcı bir açıklıkla gözler önüne seriyor.

Selva Almada‘nın “Ölü Kızlar” romanı, küçük bir Arjantin kasabasında 1980’lerde işlenen üç cinayeti merkeze alıyor. Üç genç kadının, Andrea Danne, Mana Luisa Quevedo ve Sarita Mundın’in ölüm hikayeleri, Almada’nın hem tanıklığına hem de kayıtlara dayanarak özenle yeniden canlandırılıyor. Roman, otoriter bir toplumda sessizliğin nasıl bir şiddet diline dönüştüğünü gözler önüne seriyor.

Bir roman mı, bir kurgu dışı eser mi, yoksa gazetecilik ürünü mü? “Ölü Kızlar” türünün sınırlarını belirsizleştirerek ilerliyor. Charco Press romanı ‘jurnalistik kurgu’olarak tanımlıyor. Çevirmen Annie McDermott, metnin türler arası akışkan yapısına dair şunları söylüyor: “Bu kitap bir roman gibi, bir taraftan gerçek suç gibi ve bir gazeteci araştırması gibi… Ama aslında tam olarak hiçbiri de değil.”

Almada yalnızca üç gencin şüpheli ölümleriyle yüzleşmiyor; aynı zamanda arkalarındaki kültürel ve toplumsal sessizliği de sorguluyor. Andrea uyurken bıçakla, Mana Luisa tecavüz edilerek ve boğularak öldürülmüş ve Sarita’nın bedeni nehir kenarında çürümüş halde bulunmuş. Ancak hiçbir cinayette suçlu yakalanamamış. Hatta Sarita’nın’bedeni’olduğu düşünülen kemiklerin DNA testiyle farklı bir kişiye ait çıktığı gibi dehşetli detaylar da yer alıyor.

Evrensel ve güncel

The Monthly Booking’de çıkan bir eleştiri yazısında roman ‘dertli, melodik bir öfke’ve’hipnotize edici bir okuma deneyimi’ olarak tanımlanmış. Almada’nın sade ama derin üslubu, kasabanın gergin atmosferini yoğun duygularla örüyor. Romanın önsözünde Almada’nın 3 yıl süren bir araştırmanın ardından yalnızca 3 ayda bu kitabı yazdığını söylemesi, kitabın akıcılığını ve duygusal yoğunluğunu daha da anlamlı kılıyor.

“Ölü Kızlar” yalnızca Arjantin’e özgü bir trajediyi değil, kadınlara yönelik evrensel şiddeti gözler önüne seriyor. Romanda Almada, üç kadının nasıl öldürüldüğünü anlatmanın ötesine geçerek onları yaşayan, düşünen insanlara dönüştürüyor… Gülmüş, dans etmiş, hayal etmiş kadınlar bunlar. Hemen her gün televizyon ekranlarından ya da sosyal medyadan ölüm haberlerine tanık olduklarımız gibi.

 

“Ölü Kızlar” Selva Almada Çev: İdil Dündar Yapı Kredi Yayınları Fiyatı: 150 TL

Suskunluk ağı

Roman yalnızca üç cinayetin izini sürmekle kalmıyor, aynı zamanda bu ölümlerin etrafında örülen suskunluk ağını da parçalamaya çalışıyor. Almada, kadınların yalnızca kurban olarak değil, hayalleri, sevinçleri ve kaygılarıyla yaşayan insanlar olarak görünür kılınmasının önemini vurguluyor. Kasabanın gündelik hayatında sıradanlaşan şiddet, romanın satırlarında okura rahatsız edici bir yüzleşme olarak geri dönüyor. Sessizlik, yalnızca adaletin gerçekleşmesini engellemekle kalmıyor; aynı zamanda kurbanların anısını da karartıyor. Bu yönüyle roman, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ataerkil düzenin ve devletin ihmalkârlığının bir arada nasıl işlediğini gözler önüne seriyor. Okur, yalnızca üç kadının hikayesini değil, onlarla birlikte tüm benzer vakaların sembolik ağırlığını da taşıyor her bir sayfada. “Ölü Kızlar”, geçmişte kalmış bir trajediyi değil, hâlâ süren evrensel bir sorunu anlatmasıyla da önemli. Böylece roman, hem bireysel hem de kolektif hafızada yer eden bir tanıklık niteliği kazanır.

“Ölü Kızlar”, sessizlikle örülmüş acılarla yüzleşmekten kaçmayan bir metin. Almada, bir yandan kaybedilen kızların dünyasına yeniden adım atarken diğer yandan okurlarına bu coğrafyanın çok ötesinde genelleyebileceğimiz bir toplumsal hesaplaşmayı dile getiriyor. Bu güçlü metni okumak, unutulanlara ses vermek adına büyük bir adım. ■

(Milliyet Kitap, 01.08.2025)

Bu Yazıya Hiç Yorum Yapılmadı.

SİZ DE YORUM YAZIN